Liberal siyaset, seçmenlerin en iyisini bildiği ve bize neyin iyi olduğunu söyleyecek bir "Büyük Birader'e gerek olmadığı varsayımı üzerine kuruludur. Liberal ekonomi müşterinin her zaman haklı olduğu fikrine dayalıdır ve liberal sanat da, "Zevkler ve renkler tartışılmaz," der. Liberal okullardaki ve üniversitelerdeki öğrenciler kendileri için kafa yormaları yönünde eğitilirler, reklamlar "Yap gitsin!" der. Aksiyon filmleri, sahne gösterileri, pembe diziler, romanlar ve pop şarkıları da sürekli, "Kalbinin sesini dinle", "Kendine karşı dürüst ol", "Kendin gibi ol" demektedir. Bu görüşü en klasik şekliyle Jean-Jacques Rousseau özetlemiştir. "İyi olduğunu düşündüğüm şey iyi, kötü olduğunu düşündüğüm şey kötüdür."
Çocukluğundan beri sürekli bu sloganlarla büyütülen insanlar, mutluluğun öznel bir iyi hissetme hali olduğundan ve mutlu olup olmadığını en iyi kendisinin bileceğinden şüphe etmezler; ama bu görüş aslında liberalizme özgüdür. Tarih boyunca çoğu din ve ideoloji, iyilik ve güzellik için son derece kesin nesnel ölçütler geliştirerek, ortalama insanın hisleriyle tercihlerine şüpheyle yaklaştılar. Delphi'deki Apollo tapınağının girişinde hacılar şu yazıyla karşılanırdı: "Kendini Bil!" Bunun anlam Ortalama insanın kendisiyle ilgili cahil olduğu ve gerçek mutluluğu da bilemeyeceğiydi. Freud muhtemelen bunu onaylardı. Muhtemelen hristiyan teologlar da.