Ah, ben ölünce neler söyletecekler sana: Ne buldun diyecekler, onun nesini sevdin? İyisi mi, sevgilim, sen hepten yan çiz bana, Zaten bende ne arar senin değer dediğin. Meğerki uydurduğun erdemli yalanlarla Hiç layık olmadığım şeyler yakıştırasın, Cimri gerçeğin vermek istediğinden fazla Bu ölüye, ardından, övgüler yağdırasın. Ah, belki gerçek sevgin görünür diye sahte, İstemem aşk uğruna yalancıktan övmeni; Adımı da gömsünler cesedimle birlikte– Yaşamasın; ne beni utandırsın, ne seni. Utanıyorum işte bunlara yol açmaktan; Hiç değer taşımayan şeylerden sen de utan. O, lest the world should task you to recite What merit lived in me that you should love, After my death, dear love, forget me quite; For you in me can nothing worthy prove, Unless you would devise some virtuous lie To do more for me than mine own desert, And hang more praise upon deceasèd I Than niggard truth would willingly impart: O, lest your true love may seem false in this, That you for love speak well of me untrue, My name be buried where my body is And live no more to shame nor me nor you: For I am shamed by that which I bring forth, And so should you, to love things nothing worth.
"Kim bilir... Belki de ışık karanlık okyanusun dibinde bile parlayabilir."
Reklam
Her smile made the lie worthwhile. Gülümsemesi yalanı değerli kılıyordu.
# lie to me
Kusurusuz, güllük gülistanlık bir dünya masalı koca bir yalandır.
The eyes Chico they never lie...
Aşıklar yalnız gözleriyle neler söylerler birbirine: bozuşur, barışır, yalvarışır, anlaşır, söyleşir gözleriyle.
Sayfa 191 - Cem YayıneviKitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.