Liesel ona doğru yürüdü. Uzanıp sakallı yüzüne dokunacak
kadar cesurdu. “Bu gerçekten sen misin, Max?”
Böylesine güzel bir Alman günü ve ilgili bir izleyici grubu.
Max ağzının Liesel’in avucunu öpmesine izin verdi. “Evet,
Liesel, benim,” dedi ve kızın elini yüzüne bastırarak
parmaklarına ağladı.
(...)
Durduğu yerde kırbaçlandı.
“Max,” diye ağladı kız.
Sonra sessizce sürüklenip götürüldü:
Max.