ligarba

796 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
109 günde okudu
Yıldızlar sadece sonsuzluğun pırıltıları değiller; Kâinatin sonsuz gibi sonrasını ve öncesiz gibi öncesini temsil ediyorlar. Mistik bir geçmiş: Aşkın simyası üzerinde yükselen. Gerçek ezel, başlangicı olmayan; gerçek ebed sonuna asla varamayan. Evren aşk üzerinde dönüyor. Aşkın ezeli hakikatini evrenin sonsuzluğunda arıyoruz. Ebedi hakikatini ise, sınırlı bir hayatın dar kalıplarını ölümün hakikatini kırarak görebiliyoruz. Ezeli hakikat aşkta gizleniyor. Ebedi hakikat de. Şayet hayatin sonluluğunun yani ölümün sınırlarını aşmak, ebediyete ulaşmak istiyorsak yıldızların, yani evrenin, yıldiz laşan aşklarina bakacak, hakikati orada arayacağız.
Zakir
ZakirMümtazer Türköne · Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık · 20231 okunma
Reklam
128 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
29 saatte okudu
Zebercet adındaki asosyal bir otel sorumlusunun bir kadının otele gelmesi ile olumlu yönde düzelme göstermesini ve kadının bir daha gelmeyeceğini anlaması ile eskisinden de kötü hale dönüşmesini anlatır. Zebercet bu psikolojik bunalımda önce katil olur. Daha sonra da kendisini öldürür. Anayurt Oteli romanı bireyin topluma yabancılaşmasını anlattığı için ağırlıklı olarak yalnızlık teması altında kaleme alınmıştır. Yusuf Atılgan bu romanda hayatın anlamsızlığı, iletişimsizliği ve yaşanan olayların bir anlam ifade etmeyebileceğini anlatır.
Anayurt Oteli
Anayurt OteliYusuf Atılgan · Can Yayınları · 202329,6bin okunma
140 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 saatte okudu
Değirmen Sabahattin Ali'nin ilk hikaye kitabıdır. Bu ilk denemeler arasında aşk tema olarak baskındır. Duygulu ve hayalci anlatımına temiz bir dil eşlik eder. Aynı zamanda gerçekçi, toplumcu bir tavır da sezilir. insanı ve doğayı iç içe ele alan o güçlü anlatımın ilk örnekleri Değirmen'de belirmeye başlar.
Değirmen
DeğirmenSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 202144,1bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
102 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
2 saatte okudu
Yaşar Kemal’in kısa romanlarından biri olan Yılanı Öldürseler, merkezine bir çocuk olan Hasan’ı yerleştirir. Hasan’ın annesi Esme, babası Halil ile istemeden, zorla evlendirilmiştir ve aslında Abbas isimli başka bir adamla aşk yaşamaktadır. Romanın ilk sayfalarında, Abbas Hasan’ın babasını öldürür ve daha sonra kendisi de hayatını kaybeder. Bu başlangıcın ardından roman, ortadaki “namus” meselesinin Hasan üzerindeki etkilerine ayrılır. Çevresindeki insanlar, “Halil’in kanının yerde kalmaması için” Esme’nin öldürülmesi gerektiğini düşünür. Ancak farklı unsurlar nedeniyle, kimse gerekli görülen bu cinayeti işleyemez. Köyün içinde, ama köyden tamamen kopuk bir hayat yaşayan Esme’yi öldürme sorumluluğu Hasan’a kalır. Yaşar Kemal; üzerinde kendi annesini öldürmek gibi bir sorumluluk bulunan Hasan’ın hikayesini yarı gerçek, yarı rüya gibi hissedilen, buhranlı bir roman ile anlatır.
Yılanı Öldürseler
Yılanı ÖldürselerYaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 202018,8bin okunma
136 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 saatte okudu
ilk görüşte aşık olan Talat ve Fitnat'ın trajik hikayelerinin anlatıldığı Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat romanı, dönemin kadın erkek ilişkilerini, görmeden yapılan evliliklerin doğurduğu sorunları ele alır. Hemen her yaştan ve sınıftan kadının aile ve toplum içindeki konumlarına ilişkin meselelerini hikaye eden yazar, bununla da yetinmeyip Talat'ı kadın kılığında, tebdil-i kıyafet istanbul sokaklarında dolaştırarak yaşadıklarını anlatır.
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat
Taaşşuk-ı Talat ve FitnatŞemseddin Sami · Araf Yayınları · 201728,2bin okunma
Reklam
137 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 saatte okudu
Herkesin bildiği bir olay seçişimin özel (ya da genel) bir nedeni var: Sanatçının düş gücünden doğan değil, yaşanılan, tanığı olunan, sonuçları herkesi ilgilendiren bir olayın, değişik üslûplarda nasıl dile getirilebileceğini göstermek. Böylece okuyucunun, hem amacı, hem varılan sonuçları daha kolay değerlendirebileceğini düşündüm. Bunu gerçekleştirirken, bir yazar olarak, söz konusu eylemden yana ya da ona karşı olmak gibi, kolay bir "yandaşlık" yolunu izlemedim. Böylesi bir yan tutma, amacıma ters düşecekti. Bu alışhrmalarda, yalnızca bir yazardım ben; ne tanık, ne de yargıç; yalnızca yazan bir kişi. Herkesin bildiği, yaşadığı, duyduğu, gazetelerde okuduğu, bir başkasından öğrendiği bir olayı, Türkçenin olanakları içinde aniatmayı denedim, hepsi bu.
Yazmak Eylemi
Yazmak EylemiFerit Edgü · Sel Yayıncılık · 2017947 okunma
183 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
16 saatte okudu
Râif Yelkenci kuşağına mensup sahhaf, eşyâya ve kainata, aldığı tasavvuf terbiyesiyle baktı, o terbiye ile insana teveccüh etti. Bugün maddî şartlar elvermediği gibi, buna gerek de yoktur. Artık, Râif efendileri kitapçı esnafı, arasında sâdece, ‘ homo-ethicus' ile homo-economicus'u dengeleyenler yaşatabilecektir Bu dengeyi sağlayacak sahhaf - yayıncı esnafina, geleneğin devamı için ihtiyacımız vardır. Toplumsal birlikteliğimizin devamı ve bekası için her biri birer yiğitlik âbidesi olan dünün bu güzel insanlarının kaptan kaba boşaldığını görebilirsek, işte o zaman, maddenin (paranın) yaptırım gücünün ıssızlaştırdığı hayat yolunda sâhipsiz, dostsuz, arkadaşsız olmadığımızın hazzını yaşayacağız demektir Bu, çivisi çıkmış maddî - medenî âlem karşısında, Türkiye'mizin de sigortası olacaktır.
Sahhaf Raif Yelkenci
Sahhaf Raif YelkenciAhmed Güner Sayar · Ötüken Neşriyat · 201633 okunma
132 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 saatte okudu
Benimsediği dünya görüşü doğrultusunda “halkçı sanat” anlayışını savunan Sabahattin Ali, öykülerinde romantik konular işlese bile, duygularını gizlemiş, nesnel sayılabilecek yalın ve açık bir anlatımı benimsemiştir. Halk için yazmakla popülist olmak arasında ince ayrımı her zaman gözetmiş, kendi deyişiyle “samimi bir realizm”le Türk edebiyatının en beğenilen öykülerini kaleme almıştır.
Kamyon
KamyonSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 20082,715 okunma
120 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 saatte okudu
Bu, oyunun tek bil­dirisi değildir, hatta bu, oyunun genel anlamı içinde ikincil bir boyuttur. Ionesco'nun gerçekte anlatmak istediği, iktidar denen şeyin doğasında var olan cinsellik; bir de, insan ilişki­lerinin temelini oluşturan iktidar ile sözel anlatım yetisi ara­ sındaki bağıntıdır. Öğrebnen öğrencisi üzerinde egemenlik kurmuştur; ama onun üzerinde de, bir anne gibi, haşan ço­cuğunun yaramazlıklarını onaylamayan, ama onu sevdiği için bunlara göz yumarak şımartan hizmetçi kadının ege­menliği vardır. Oyunda anlatılana göre, öğrenciler hep öğ- rehnenlerine tutulurlar; öğretmenler de her zaman tecavüz eder ve öldürürler. (...) Burada bize gösterilen egemen olma olgusunun içinde doğal olarak var olan cinsellik ve sadizm­ dir. Ionesco, her egemen olma olgusunun ardında, öğretmen ile öğrenci arasındaki ilişkilerin zararsız görünümünün ar­ dında bile, her zaman, iktidarın ayrılmaz niteliği olan şiddet ve egemen olma, saldırganlık ve cinsellik gerçeklerinin var olduğunu söyler."
Toplu Oyunları 2
Toplu Oyunları 2Eugene Ionesco · Mitos Boyut Yayınları · 1997115 okunma
238 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
19 saatte okudu
Puslu kıtalar atlasının gizemli bir öykü hatta öykü içerisinde öykücükler olduğunu gördüm romanı okuyunca. Olaylar İstanbul’da gerçekleşmektedir. Öykü tarzında olduğundan ötürü yazar sanki son hazırlamıştır. Bu son ise babasının gözünde yaşaması için kurgulanan bir karakterdir. Osmanlı dönemindeki yer altı dünyasını okurun zihninde canlandıran roman, bir zamanlar mehdi aracılığıyla insanların kandırıldığını kanıtlar niteliktedir. Küçük küçük hikâyelerin bir araya getirilişi oldukça ustaca yapılmıştır. Farklı pencerelerden dönemi seyrediyormuşsunuz gibi… Etkileyici olduğunu düşünüyorum çünkü karakter olarak Uzun İhsan Efendi, İhsan Oktay Anar’ı nitelemektedir. Roman fantastik bir kurgu ile kurgulanmıştır. Olayların aktarımında ve kurgularda karmaşıklık olsa da okumaya değer dediğim eserlerden birisidir. Kurgu ve bağlantı dedim çünkü kitaptaki her bir öykücük sona ulaşmada ipucu barındırmaktadır.
Puslu Kıtalar Atlası
Puslu Kıtalar Atlasıİhsan Oktay Anar · İletişim Yayınları · 202047,8bin okunma
Reklam
144 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
2 saatte okudu
Meksikali yazar ve çizer Rius, Kapitalizmin Korkunç Tarihi kitabında bu tarihi 15. yüzyılın feodal çağindaki köklerinden alarak yeni sömürgeciliğe dek taşıyor. Bu tarihte neler yok ki? Deli Dumrul misali tuttukları köprü başlarında sermaye biriktiren ve geleceğin saygın işadamları olacak olan eşkiyalar; dinin emek sömürüsünün baş araçlarından biri olması; kıta aşırı sömürge keşifleri; önce köleleştirilsen sonra soyu tüketilen halklar; ücretli köle haline getirilen yığınlar; polis, ordu, okul ve tüm ideolojik aygıtlarıyla sömürünün ömrünü daim kilmak isteyen iktidarlar, gazeteler, televizyonlar, video filmler ve emperyalist kapitalizmin ana motoru savaslar...
Çizgilerle Kapitalizmin Korkunç Tarihi
Çizgilerle Kapitalizmin Korkunç TarihiRius · Yordam Kitap · 2014147 okunma
104 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
2 saatte okudu
Slavonski Brod kampindan kaçan mülteci Velibor Çoliç, bize insanlar, kentler ve dikenli teller ardında eski Yugoslavya'yı parçalayan savaşla ilgili tanıklıklar aktarıyor. Bu mezar taşı yazıtlari kadar kısa metinlerde, tüm savaşların trajik yönleri kristalleşiyor. Ölüm, Bosnalıların farklı üniformalar içinde birleştiği tek cephe oldu. Kitapta, Avrupa’nın sorgulamakta çok geç kaldiğı bu dram anlatıliyor.
Bosnalılar
BosnalılarVelibor Çoliç · Kutu Yayınları · 2020259 okunma
88 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
2 saatte okudu
Bir gece Zeki'nin meyhanesinde acıldı bir hadise oldu. Zeki, Aziz Bey'i tartaklayıp dışarı attı. Nasıl başla­ dığını, ne olduğunu kimse tam hatırlayamadı. Herkes olmadık şeyler anlattı sağda solda. Kimileri "Zeki başlat­tı," dediler, kimileri "Hayır, Aziz Bey zilzuma sarhoştu," diye itiraz ettiler. Müşterilere kabahat bulanlar çıktı "Bü­yütülecek bir mesele değildi," diyenler oldu. Hadiseden birkaç saat sonra, Aziz Bey evine gitti. Odaya ağır bir hastalık gibi çöken, kaypak bir ampulün ışığında biraz oturdu, gözlerinde bir türlü akamayan korkunç bir yaş birikintisiyle Haliç'in kirli sularına yan­ sıyan ve sık sık bulutlarla örtülen, kırık dökük bir ay ışı­ ğına baktı; aklından son olarak hurma ağaçlarının ve çok yüksek palmiyelerin gölgelediği sıcak ve alabildiğine ma­ vi bir şehirde yaşanan çok kısa ama çok mutlu üç günü geçirdi. O mutluluk ansızın kedere dönüştü, yüzüne yansıdı. Yanılgılarla dolu bir ömrün bütün çilesini sakla­maktan artık vazgeçmiş, çökmüş yaşlı yüz, bir anda ağla­maklı oldu, öyle kaldı.
Aziz Bey Hadisesi
Aziz Bey HadisesiAyfer Tunç · Can Yayınları · 202210,1bin okunma
144 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
2 saatte okudu
Kitap, 1908'de Meşrutiyet'e kavuşan "Genç Türkiye" nin atmosferini gösterecek kadar yanlış politikasından, imparatorluğu deviren felaketlerden, devir kadınlarından biraz bahseder etmez, hemen o zamanın "Büyük Birlik" ümidine geçiyor. Rusya'da esir kalan Türklerle kardeşlik bağını kesmek istemeyen pasifik ve mistik bir doktorun oradaki çalışmalarını, sıkıntılarını ve şehit olmasını anlatı­ yor. Aynı zamanda, oradaki Türklerin çektikleri sıkıntıları, ümitlerini ve Ruslar tarafından nasıl fesada sürüklendikleri­ ni gösteriyor. Yazaı:, bu kitabı yazdıktan yirmi beş sene sonra, 1943'te, savaş esnasında bu anlattığı memleketlerden geçti. Ve o zaman gördü ki yirmi beş senede komünistlerin idarele­ rinde Türkler tam bir asır gerilemişler. Bu kitapta bahsi geçen bütün camileı:, medreseler ve abidelerin yerlerinde şimdi yeller esiyor; hepsi komünist emriyle yıkılınış, çini­ lerden numune bile kalmamış. Türk ismi, Türk medeniyeti, Türk tarihi, Türk lisanı yok edilmiş; kendi lisanları olan Türkçeyi okuyanlara çalışma ve ekmek kam verilmiyor ve böylece açlıktan ölmeye mahkum ediliyorlarmış. Babalarının şehirlerinden Türkler kovulmuş, yerlerine Ruslar konmuş. Türklerin ancak şehir harici kerpiç kulübelerde ineklerle bir dam altında yaşamaya haklan var. Yazar iki ay bir mescit, bir cami aramış ve bulamamış. Madenlerde çalışmak için, ormanlarda odun kesmek, uçsuz bucaksız ovalarda yol yapmak için Türkler yuvalarından alınıp Sibirya'ya gönde­ rilmiş, savaşta ön saflara hep Türkler konmuş.
Ay Demir
Ay DemirMüfide Ferit Tek · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022337 okunma
128 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
Rilke’nin saf şiir içinde kalmak, kendini tümüyle şiir içinde, şiirle var etmek tutkusu rastlantısal veya dönemsel değildi. Bütün bir ömre yayılan bu varlık hâli, şairin toplumsal yaşam içindeki ilişkilerini belirlediği gibi siyasal gelişmeler ve siyaset karşısındaki tutumunu da belirlemiştir. Ağıtlar’m anlamsızlıklar dünyasının çaresizlik içinde ama umudunu yitirmek istemeyen şairi, Birinci Büyük Savaş’ın en az kendisi kadar dehşetle sonuçlanan sonraki devrim günlerinde de genel olarak bu tutumunu korudu. Genelde halk hareketlerine ve hatta radikal sola belli bir empatiyle bir ölçüde yakınlaşmış olsa da çok sınırlı bazı örnekler dışmda hiçbir zaman etken bir siyasal müdahil olmadı. Devrimin yenilgiye uğramasından sonra vahşice katledilecek olan Kari Liebknecht’in eşi ve yoldaşlarıyla iletişime kadar varan bu yakınlaşma bile, biyograflardan Stefan Schankin anlatımına göre, Rilke’yi kendi şur dünyasında kalmaktan uzaklaştıramamıştı.
Uzak Gece Rüzgârı
Uzak Gece RüzgârıRainer Maria Rilke · Ayrıntı Yayınları · 2018196 okunma
1.009 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.