Polisiyeyi andıran kurgusu ve sokaktaki adamın diline dayalı anlatımıyla kolay okunan, sayfalarını hızlı hızlı çevirebildiğiniz bir roman. Kahramanımız Hacime’nin tek çocuklu bir ailenin oğlu olarak geçirdiği çocukluğundan orta yaşlarına kadar uzanan hayatını izliyoruz. Hayatına giren dört kadından üçüne yakından bakarak… İlk aşkı Şimamoto, ilk aldattığı kadın İzumi ve karısı Yukiko.
Murakami’nin anlatısı, önünüze renkli yumaklardan ipler seriyor gibi. Roman bittiğinde, bazı iplerin sizi götürebileceği yerlerin ufkun ötesinde olduğunu görüyorsunuz. Bunların hangileri olduğunu roman bitmeden bilemeyeceksiniz. Sonu izleyiciye bırakılan filmlerden hoşlanmıyorsanız, Murakami’ye kızabilirsiniz bile. Oysa, yola çıkarken size hiç bir söz vermemişti!
Romanın adı, aslında ana izleğin özeti gibi… Sınırın güneyi, merak edilebilir bir yer. Zor da olsa, gidilebilir bir yer. Orada olduğunu sandığınız, her neyse, gerçekten orada olabilir; sınırı geçebilirseniz! Aradığınız, güneşin batısında ise işiniz zor. O yön, belki de sınırın güneyinden eli boş dönenler için… Okuma zevkinizi bozmadan, ancak bu kadarı söylenebilir sanırım.