Ben her zaman country dinlemeyi sevdim yüksek sesli gitar ağırlıklı kırık kalp müziği. Country limon demek ama ekşi değil tatlı ekşi limonlu kek kreması serinin taze limonata limon limon en sevdiğim
Reklam
Neden bilmiyorum ama ben her zaman country dinlemeyi sevdim.Yüksek sesli,gitar ağırlıklı,kırık kalp müziği.Country limon demek ama ekşi değil tatlı ekşi.Limonlu kek kreması,serin,taze limonata!Limon,limon,limon!
Melody..
Çok küçükken - belki henüz birkaç aylıkken - kelimeleri, bana ikram edilen tatlı bir içeceğe benzetir ve limonata gibi içerdim. Sanki tatlarını alırdım. Karmaşık düşüncelerime ve duygularıma anlam kazandırırlardı.
Uçurum
Bir ağaç sürüsünün üstünden Çok ağaçlı bir ağaç sürüsünün üstünden Kesilmiş limon dilimleri gibi Düşüyor güneş Votka (benimki limonata )bardağının içine Benim olmayan bir sevinç Duyuyorum
Edip Cansever
"Hayat sana limon veriyorsa Limonata yap ve hayatın votka verdiği biriyle takıl."
Reklam
Kader bize limon verdiğinde bundan limonata yapmaya çalışın...
"Hiç, 'Hayat sana limon veriyorsa...' diye başlayan sözü duydun mu? "Limonata yap," diye onun yerine cümlesini tamamladım. Kap bana bakıp kafasını salladı. " Öyle bitmiyor," dedi "Hayat sana limon veriyorsa, onu kimin gözüne sıkacağını bildiğinden emin ol."
Sayfa 270Kitabı okudu
Limonata, lavanta, piyata, kukuleta gibi lokanta kelimesi de dilimize İtalyancadan, yani Venedikliler ve Cenevizlilerden gelmiş, kökleşip kalmış, hâlâ da duruyor.
Sayfa 39 - Can Yayınları
İmkansızlıklarımız bize daima beklenilmez bir şekilde yardım ederler. Hayatta en mühim olan şey insanların kazançlarını sermaye edinmemesidir. Bunu bir budala da yapabilir. Hakikaten mum olan şey insanın kayıplarından istifade etmesidir. Kader elimize bir limon verdiği zaman onu bir limonata yapmaya çalışalım.
Reklam
"1843'te Clementine yayınlandığında Fanny Berlin'e gider. İlk kez kendi kazandığı para kullanımına hazırdır: - Kendim için satın aldığım her çift eldiven, parasını ödediğim her bardak limo­nata hoşuma gidiyordu ve şimdiye dek tatmadığım bir haz veriyor­du bana. Çünkü ben satın alıyordum, kendi paramla, kendi kazan­dığım parayla ben ödüyordum."
Başıbozuklar, centilmenler, komplocular, dostlarım! Aşkın acılarından ve gerdek gecesinden vazgeçip aşka meydan okumak mı istiyorsunuz? Bundan daha kolay bir şey olamaz. İşte reçetesi: Limonata için, aşırı çalışıp kendinizi zorlayın, yorulun, taş taşıyın, uyumayın, uyanık kalın, azotlu içecekler ve nilüfer çayı tüketin, haşhaş ve hayıt özlerini aynı bardakta için, bunlara sıkı bir diyet ekleyin, açlıktan kıvranın, soğuk suyla banyo yapın, ottan kemerler takın, losyonlara kurşun asetat, lapalara sirkeli su katın. — Bir kadını tercih ederim, dedi Listolier. — Kadın! dedi Tholomyés, onlara güvenmeyin. Kendini kadının değişken yüreğine kaptıranların vay haline! Kadın vefasız ve riyakârdır.
Annem yumurta kırdığında, tabağımda tavadan kalkan siyah teflon parçacıkları da olurdu. Alüminyum tencerelerde yemek pişirirdi. Elyaflı alüminyum kupalardan limonata içerdik ve bardağın soğuk kenarını yalardık. Alüminyum tuzundan yapılma deodoranlar kullanırdık. Gördüğünüz gibi, bu noktaya gelişimizin bin bir türlü sebebi var.
Kız Babası olmak farklı...
Adil'i elinden tutup çıkardıkça Alev'in tutuşur gibi olduğunu fark ediyordu. Bir sabah gene Adil hazırlanırken Alev'in ona tükenir gibi baktığını görüp, "Kızım evladım, sen yapma bari bak şu çekilmez şeylerin içinde dönüp duruyorum, sen benim bu evde ipimi bağladığım direksin. Kardeşini alıp çıkıyorum da sanma ki dışarıda sana hayal gelen şeyler yapılıyor, hayal sadece içinde, şu halinden iyisi hiçbir yerde yok, in,an bana. Kendine ram ol, seni anlıyor takdir ediyorum," demiş kızı da kucağına almıştı ki kız beklenmeyen bir olgunlukla, "Tamam baba," demiş ağlamak- h, "Yine de bir kere de beni çıkar, olmayanı ben de göreyim de rahat edeyim," deyince Aziz, "Peki hadi o zaman," deyip Adil'i evde bırakıp Alev'i yanına almıştı. Kız babasının elinde ağırlıksız, ateşten, dokununca küle dönecek bir tüy gibiydi, ne dese söze damlıyor, yokuşlarda bana mısın demiyordu. Aziz'i evliyasını bulmuş da susuzluktan kurumuş gibi dinliyor, kaldırımları cennet, asfaltı zerrin bir ırmak gibi adımlıyor, kendisi de görülmedik bir ışıkla ışıldıyordu. Aziz o gün kızını zaman zaman kucağına aldı, bazı indirdi, bir pastanede limonata içtiler, ona muzlu bir rulo pasta aldı, ayaltı âlemi anlattı, ay üstü âlemi resmetti, Alev âlemden âleme kayıyor, pastası bittiği halde sanki yeniden başlıyordu.
Sayfa 307Kitabı okudu
Çok küçükken -belki henüz birkaç aylıkken- kelimeleri, bana ikram edilen tatlı bir içeceğe benzetir ve limonata gibi içerdim. Sanki tatlarını alırdım. Karmakarışık düşüncelerime ve duygularıma anlam kazandırırlardı. Annemle babam beni hep konuşmalarıyla sarıp sarmalarlardı…
Sayfa 255 - GENÇ TİMAŞ YAYINLARI
1.209 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.