Kitabı okurken harika bir gün geçirmek umuduyla okuyacaksanız hiç elinize almayın.
Buram buram bunalım,karamsarlık,acı kokuyor.
Tezer Özlü, toplumun birey üzerindeki baskılarını çocukluk yıllarından başlayarak olgunluğa kadar işliyor.Yaşadıklarını, yaşattıklarını,gel-gitlerini, baskıcı ailesini, kardeşi ve kuzeni ile yaşadığı çarpık cinsel ilişkilerini büyük bir cesaretlikle dile getirmiş.
Kadınlık ve cinsellik kavramlarının yan yana gelmesinin bile ayıplandığı bu devirde, kitabıyla adeta kurallara başkaldırıyor, onlar sizin ön yargılarınız bunlar benim hayatım diyor gibi, belki de demek istiyor.
Kitabın özünden çok cesurluğu ön plana çıkıyor, o parlıyor.
Dağınık konuya, konuşma havasına müşkülpesent olmasanız bile eh be diyebilir ve o konuda mideniz bulanabilir, hatta bir ara sıkılma evresine gelip rafa kaldırabilirsiniz, garanti veriyorum..
Açıkçası biraz meraktan sonunu getirdim, yoksa yarım bırakacağım ilk kitap olabilirdi.
Türk Edebiyatının Lirik Prensesi denilmiş fakat benim için Manik Depresif Prenses olarak kalacak Tezer Özlü.
Hayran olunası tek şey kaleminin cesareti ve hastane kavramının bir çırpıda okunmasına rağmen bir hastaya hissettirdiği yoğun duyguları ele alış şekli.
İlginç...değişik bir yazar...
Okuduğum ilk kitabıydı, sanırım son olacak.
Türk Edebiyatının Gamlı, Lirik ve Nostaljik Prensesi:
Tezer Özlü
(10 Eylül 1942 – 18 Şubat 1986, Yaş: 43)
Tezer Özlü’nün aile hayatını, çocukluğunu, yaptığı üç evliliği, intihara olan eğilimini, manik-depresif tanısı ve hangi yabancı yazarlardan ilham aldığını, neden sürekli intihara öykündüğü bilinmeden yapılan bir ‘’Tezer Özlü Okuması’’, tam olarak
Merhabalar. Bu videoda (youtu.be/T3Xge-gH6IU) sizlere tüm kitaplarını okuduğum Tezer Özlü'yü ve eserlerini anlattım. Videonun içerisinde şu soruları cevapladım:
1- Tezer Özlü kimdir?
2- Eserleri nelerdir?
3- İntihar ederek mi hayatına son vermiştir?
4- Ona neden gamlı prenses ya da lirik prenses denmektedir?
5- Yaşar Kemal ile alıp veremediği nedir?
Şimdiden keyifli izlemeler dilerim.
' Tezer Özlü 1943'ün Eylül'ünde - Pavese'yle aynı gün - doğdu. Ve Pavese, Özlü'nün tüm yaşamını tuhaf bir şekilde ele geçirdi. '
/ Zeynep Ankara /
Eylül ayında doğanların karakterlerinde hüzün çok baskın. Kendimden, tanıdıklarımdan ve belki edebiyatımızda lirik prenses diye anılan Tezer Özlü'den dolayı böyle düşünüyorum. Onu geçen sene okudum,
Kitap Dünyam ailesi ile birlikte “Mart ayında kadınları, kadınlarımızı okuyacağız” dedik.
Benim için Tezer Özlü ile tanışma fırsatı doğmuş oldu. Okuduğum ilk eseri, Çocukluğun Soğuk Geceleri.
Tezer Özlü.
Onun için, ‘Edebiyatın nostaljik prensesi’ diyen de var, ‘Lirik prenses’ diyen de, ‘Gamlı prenses’ diyen de. ‘Gamlı prenses’i tercih
Amacım inceleme yazmak olmayacak, ki buna yeltenmem bile hata biliyorum ancak Tezer Özlü'yü , tabiri caizse 'İki gözümün çiçeği' hakkında hislerimi, fikirlerimi yazma ihtiyacı duydum, buna ikna olmak aylar sürdü ancak Frida Kahlo'nun "İfade etmek kurtulmanın başlangıcıdır." sözü yankılandı kulağımda...
Bundan yaklaşık bir yıl önce bir
Anne babaların çocuklar üzerinde bilmeden açtıkları yaralar, günün birinde kendini ne şekilde gösterir hiç bilinmez ama bilinen tek şey mutlaka gösterdiğidir.
Tezer Özlü'nün okuduğum ilk kitabı olmasına rağmen, okumaya başlamadan önce üzerinde düşünülmesi gereken bir yazar olduğunu biliyordum Lirik Prenses'in.
Üzerine özellikle benim düşünmem gerektiğini kitabın ortalarında fark ettim. Bize geçmişimizde, geçmişe bağlı bugünümüzde ve belki geleceğimizde buruk/kötü hissettiren-hissettirecek; adımlarımızı şekillendiren, hatta bazen şekillenemeyecek adımlarımız, bunun sebebi o hislere bağlı korkularımız. Pazar günlerinden hoşlanmıyor oluşumu, Mart aylarının bana çok uzun gelmesini -bu sebepledir ki ne zaman Mart ayı başlayacak olur, derin bir iç çekerim-, yaşadığım çok güzel bir anın sonlarına doğru içimi kaplayan korkunun, belki de en tuhafı o anın ne kadar mutluluk verici olduğunu üzerinden zaman geçince fark etmemi. Bunlar hep Tezer Özlü bende. Ruhsal olarak okurken tatmin olmamı, bu tarz kötü hissedişleri birilerinin dile getiriyor olması sağladı. Birilerinin bizimle aynı şeylere aynı şeyleri hissetmesinin bir öneminin olmadığını kavradım. "Birilerinin çocukluğu, gençliği insanların geçiştirdiği zaman dilimlerinde farklı etki bırakan an'larla dolu. Bu kadar cesur oluşu, cümlelerini kurarken rahat davranmasına karşın o cümlelerin bu denli etki bırakması... İyi ki tanıştım seninle Sayın Özlü, ölümü bu denli özümsemeye çalışırken, oturduğun antik tiyatro basamağında beklediğin gün doğumu -ve o güneşin Toros üzerindeki betimlediğin renkleri- yaşama isteği uyandırdı.
"Ben her zaman güzelliklerin değil de güçlük, terslik, acı ve öfkelerin peşinden koşan bir insanım" diyerek kendisini çok iyi anlatmış Lirik Prenses Tezer Özlü, hiçbiri zamanında yayımlanmamış; yaşadığı anların notlarını, anılarını, ardından "kalanlar"ı içeren limon tadındaki bu küçücük fıçıcık içi dolu kitapçıkta.
"Sözcüklerle yaşamın derinliğini vermeye hiç olanak yok. Çünkü sözcüklerde rüzgarlar ne kadar esebilir? Sözcüklerden nasıl bir güneş doğabilir? Sözcükler açık bir pencere önüne büyük yağmur taneleri olarak yağıp, bir insanı derin uykusundan uyandırıp mutlu kılabilir mi?" demiş. Demiş ama hüzün ve melankoli aromalı sözcüklerle duygularını çok iyi ifade etmiş;
"Bir insan yaşamı kırk yıl da olabilir, olmalı" deyip kırküçünde kanser yaşamını kapatmadan önce. Ruhu huzur bulsun...
KalanlarTezer Özlü · Yapı Kredi Yayınları · 20196.1k okunma
... başkalarının sözlerinden, ancak o sözlerde kendimizden bir şeyler bulduğumuzda etkileniriz. O altını çizdiklerimiz yaşadıklarımız olmasa da bizden bir şeylerdir.