Lue Ming: I woke up after you and your troops were gone. I woke up with my child in my arms. A dead child weighs so much more than a live one.
Boxler: It’s over now. They say it’s over. Lue Ming: The past is never over.
Reklam
716 yılında Kapgan Kağan (Mo-ço) kuzeyde dokuz boy’dan Bayırkular’a saldırdı ve Tola nehri kenarında savaştı. Bayırkular ağır bir yenilgi aldı. Kapgan Kağan kazandığı zaferden dolayı kibirlendi ve herhangi bir güvenlik önlemi almadan dikkatsiz biçimde geri dönmek için yola çıktı. Yolda bir salkım söğüt ormanında Bayırkular’ın Hie-çi-lüe adındaki kaçak bir askerine rastladı. Birden bu asker saklandığı yerden fırladı ve Mukan Kağan’ın başını kesti. Sonra elçi olarak Türklerin yanında bulunan Ho Ling-Tsü’an ile birlikte Kapgan Kağan (Mo-ço) başını Çin başkentine götürdü.
Sayfa 238Kitabı okudu
"Seni seviyorum,Lue." Kalbim göğüs kafesimi dövercesine atarken kelimeleri en sonunda dışarı itmiştim işte. Gözlerimi yüzünden hiç çevirmeden tekrarladım, "Seni seviyorum. Seni hangi noktada sevmeye başladım bilmiyorum, belki de daha ilk günden beri böyle hissediyorum, bilmiyorum. Bütün bunların çok hızlı olduğunun farkındayım ama... Bariz olanı inkar etmenin anlamı yok, seni seviyorum."
Sayfa 323 - Martı Yayınları
Şu an tek istediğim Lue'nun beni saran kollarının arasında uyumaktı, başımı karnına koyup dünyanın geri kalanını unutmak ve sadece saçlarımla oynayan parmaklarını hissetmek istiyordum.
Sayfa 318 - Martı Yayınları
Lue hala kollarımın arasındaydı ve suratını göğsüme gömmüş, ellerini de belime dolamış duruyordu, bu kadar soğuk değilken de böyle sarılamaz mıydık?
Sayfa 195 - Martı Yayınları
Reklam
23 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.