Acilen toplum olarak kâl ehlinden hâl ehline geçmek zorundayız. Dün bir fotoğraf gördüm; Kitabın ismi "Zühd ve Zahidlerin Vasfı" kitabın önünde de ağzına kadar dolu olan bardakta kahve var. Ve hanımefendi bunu çok rahat bir şekilde paylaşıyor. Kendi seçimidir, paylaşabilir. Eyvallah.. Ancak paylaşıma bir eleştiri yazınca hemen hurra düşmana hücum eder gibi yazmadığını bırakınca bu ve bunun gibi kimselerin asıl niyetlerinin okumak değil de daha çok kendi nefsini hoşnut etme, millete yaranma, beğenilme arzusunu tatmin etme olduğunu anlıyoruz. Madem paylaşım yapıyorsun yorumlarında herkese açık o zaman eleştirilere de açık olacaksın. Herkes senin paylaştığın fotoğrafı beğenmek zorunda değil. Artık yorum yapmaktan çekinir hale geldik. Doğrusunu bildiğimiz halde çoğu kez yazmaktan geri duruyorum. Çünkü karşı tarafı şuana kadar kimse eleştirmemiş. Hoşuna gitmeyecek bir söz söylememiş. Sürekli kendisine beğeni ve övgüler yağdırılmış. Sende eleştiri yapınca karşı taraf ister istemez afallıyor. Sonrası malumunuz.. Yanlış anlaşılmasın.Burda bu fotoğrafı paylaşan şahısla ilgili hiçbir sorunum yok. Ancak okudukları ile yaptıkları arasında böylesi bir zıtlığı görüp de birde kendini masum göstermeye çalışırsa orda bir dur derim. Lütfen rica ediyorum yaptığınız işlerde biraz samimi olun. Okuduklarınız hiç mi gönlünüze tesir etmiyor?
160 syf.
·
Puan vermedi
Kimin aşkı gerçek? Kim gerçekten sevdi?
Selâmun Aleyküm.. Aylar önce aldığım 3
Sabahattin Ali
Sabahattin Ali
kitabından ilki idi. Alma sebebim belli en çok okunan yazarlardan. Çoğulun aksine trend şeylere pek takılmayı seven bir insan değilim. Kadınların " moda " adını verdikleri hiç birşeyin parçası olmadım şimdiye kadar. Bunu daha da genişletir 'insanların' yani kadın - erkek karışık
Kürk Mantolu Madonna
Kürk Mantolu MadonnaSabahattin Ali · Venedik Yayınları · 2019313,6bin okunma
Bir gün yine Danıştay’daki odamda bir öğle tatilinde heyet­ten çıkmış dinleniyordum, kapı vuruldu, buyurun dedim. İçeriye yaşlı bir zat girdi. “Efendim,” dedi. “Dün gece televizyonda sizi dinledim ve kırıldım, siz dediniz ki herkes isterse yardım ede­bilir, imkânlarını olabildiği kadar başkalarıyla paylaşabilir. Bu sözleri dinleyince fena hâlde öfkelendim, ben nasıl yardım ede­bilirim, Vehbi Koç değilim, Sakıp Sabancı değilim, olacak iş mi bu? Bir emekli memur kendi ailesini bile zor geçindirirken baş­kalarına nasıl yardımcı olabilir?” Adama baktım, “Lütfen benimle gelir misiniz?” dedim. O zamanlar Kızılay’daki Divan Pastane­sinin karşısında bir simitçi duruyordu, oraya gittik. Simit tabla­sının iki yanında ufacık iki çocuk gözlerini açmış, sonsuz bir iştahla simitlere bakıyorlardı. Adama döndüm, bir simit parası istedim ve aldığım simidi iki çocuğa paylaştırdım. Çocuklar se­vinçten çılgına dönmüşlerdi, hem yiyorlar hem de yerlerinde duramayıp zıplıyorlardı. Gözlerindeki umut ışığı görülmeye de­ğerdi. Yan gözle adama baktım, o da heyecanlanmıştı. Göz­lerinden yanaklarına doğru iki damla yaş sızıyordu. Bana dön­dü, “Efendim,” dedi. “Bana hayatımın en büyük dersini verdiniz, demek ki hayır yapmak için ille de Koç veya Sabancı olmaya gerek yokmuş.”
Arkadaşlar herkes en yakınında olan kitaptan bir alıntı paylaşabilir mi lütfen ? Maksat hem başka kitapların içerikleri hakkında bir fikrimiz olur, bide can sıkıntısı var tabi ondan da paylaşırsanız sevinirim :)
Resim