Müslümanlar, moderniteye farklı kuruluşlarla karşılık verdiler.
Seküler milliyetçiler ve siyasal İslamcıların kullandığı iki temel araç, siyasi partiler ve toplumsal hareketlerdi. Bu tip kuruluşlar sayesinde çoğunlukla seküler milliyetçiler bir ölçüde de siyasal İslamcılar güce erişti ve modern Müslüman ulusların karşı karşıya kaldığı postkolonyal gerçeklikler üzerinde iz bıraktılar.
Toplumsal, siyasi ve ekonomik gelişme ya modernleşme ya da İslamlaşma şeklinde gerçekleşti.
Ancak İslamcı modernistler, sekülerler ya da milliyetçiler kadar başarılı olamadılar.
Örneğin; Pakistan'ı ele almak gerekirse, sekülerlerin Pakistan Halk Partisi birçok kez başa gelmiştir. İslamcıların da birçok kolları olan dünya çapında etkili bir hareket ve siyasi parti olarak Cemaat-i İslami hareketi vardır.
İslamcı modernistlere ait Hindistan'da Aligarh İslam Üniversitesi ile dinî kurum olarak Nedvetü'l-ulema, Pakistan'da ise Uluslararası İslam Üniversitesi yer alır. İslamcı modernizmin dergi, edebiyat, üni versiteler ve sanatla sınırlı kalarak kurumsal açıdan gelişememesinin nedenlerinden biri, genel olarak İslam ülkelerinde eğitim ve entelektüel gelişimin zayıf kalmasıdır. Güney Asya'da bu durum fakirlikle de birleşince daha kötü bir hâl almıştır. Bu kısıtlamadan ötürü İslamcı modernist düşünce, toplumdaki elit tabaka özelinde sınırlı kalmış ve dönüştürücü etkisi sınırlandırılmıştır.
M. A. Muqtedar Khan & İbrahim Enes Aksu - Güney Asya'dan İslami Modernizm Sesleri, s. 67-68