Bir gün daha ikram edildi bize. Ne satın aldık, ne hak ettik. Sadece verildi... Sessizce, sorgusuz, lütuf gibi. Oysa her gün, ömrümüzden bir sayfa eksilirken kalbimizde yeni bir satır yazma fırsatı doğar. Kimine göre sıradan, kimine göre kaderin dönüm noktasıdır bugün. Ama unutma, her “bir gün daha” son bir günün gölgesinde yürür. Yaşamak; şükretmeyi bilmeyene külfet, fark edene nimettir. Bugün de gözlerini açtıysan, henüz tamamlanmamış bir işin, affedilecek bir yüreğin, sevecek bir insanın vardır. Çünkü hayat, her sabah yeniden başlar ve her sabah, sonsuzluğun küçük bir provasını fısıldar: Bir gün daha, hem imtihan… hem ikramdır. ___ /Güven Taşdemir
Bir kitaptan sözler gecenin rengini belirler; bir başka kitapta, o sözler yanı başında bir cümleden taşar. İnsan, taşmadıkça suyu anlayamıyor. Anlamadığı için de taşamıyor. Taşmak, belki de yaşamın, insan ruhuyla cilveleşmesine bırakılan geçmişin gelecek yüzü. Üzüme şarap diyoruz, suya bardaktan bakıyoruz. Sarhoşu "ayyaş" olarak nitelendiriyoruz — kime göre yargı hakikat oluyor, ve neye göre kesinlik kazanıyor? Üstü açık kalmış bir şehir gibiyiz: gökyüzümüz yok. Ve yüzümüz yok var etmeye. Geriye sadece "yok olmak" ve "yok etmek" kalmış, Şiyar. Çünkü göğe bakmak da unutturuldu bize, gölgeye dönüştürüldü bütün ışıklarımız. Şimdi insan; kendinden kaçarken, kendinde boğuluyor. Ve boğulmak bile bir lütuf artık, eğer bir damla sen'se.
Reklam
"Bunca hengamenin içersinde kurumuş dallardan yeşerip rengarenk çiçekler açmaya devam etmek de büyük bir lütuf."
Hayatta bir şeyleri bilmenin Hem bir lütuf hem de bir ceza olduğunu bu şekilde öğreneceklerdi.
Her lütuf zarûrî olarak bir vicdan borcu doğurur: Şükran hissi. Cenâb-ı Hakk’a karşı bu vicdan borcuna şükür denir. Hemen belirtmeliyiz ki, şükür varlığın ilâhî lütuf ve ihsan eseri olduğunu sadece dil ile ifadeden ibâret değildir.
Sayfa 57·Kitabı okuyor
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.