Kitap üç kısa öyküden oluşuyor
-Lyon’da düğün
-iki yalnız insan
-wondrak
Her seferinde bu kadar ince kitapla duyguyu nasıl verip, bir sonuca bağlayacak diye ön yargıyla yaklaşıyorum. Ama her seferinde ağzımın payını alıyorum. En çok etkileyen “iki yalnız insan” öyküsü oldu çünkü insanların nasıl göründüğünüzle ilgili o kadar çok düşünüyorlarki, nasıl hissettiğinizle ilgili kısmı görmüyorlar çoğu zaman ve bu görünmeyen kısım gerçekten derin yaralar oluşturabiliyor. Bu yaralar, yarası olan başka biri tarafından fark ediliyor ve tedavi edilebiliyor.
Sırasıyla devam edecek olursak ikinci beğendiğim öykü “Lyon’da düğün” burada bir gün sonra idam edilecek bir topluluğun içinde bir birini seven iki gencin, birbirini bulması ve bu sevgi karşısında topluluğun ölüm denen şeyi unutup o sevgiyi onlarla beraber yaşaması anlatılıyor. Sevgi ile ilgili çok derin yerlere değiniyor sadece uzun uzadıya anlatmak yerine oradan biriymiş gibi hissetmek gerekiyor. Galiba okuyunca öyküyü bir çok kişi ne demek istediğimi anlayacak
Bir diğer öyküsü “wondrak” aslında yazar tarafından tamamlanmamış ve tamamlanmadığı fark edilen bir öykü. Çünkü yayın evinin tamamladığı kısım hemen fark ediliyor ama yine de bir emek sergilenmiş burada da güzel yerlere değinilmiş güzel bir öykü olarak bitiyor.
Okuyacaklara şimdiden keyifli okumalar dilerim.