Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
14 temmuz 1918 pazar Genç bir zabit olan Enver, Avrupa Türkiyesi'nin kaybının bir neticesi olan donuk dönemden faydalanarak, Harbiye Nazırı olarak Osmanlı ordusunun başına geçti. Orduya ilk ve en büyük hizmeti, orduyu o eski kumaş parçalarından kurtarması olmuştur. Aklın eline geçtikten sonra, ordu öylesine çabuk çehresini değiştirdi ki, Çanakkale'de İngilizleri yenerek, Galiçya'da Avusturyalılara yardım ederek, Makedonya ve Romanya'da müttefiki ordularla muzafferane işbirliğinde bulunarak, kıymetini çabucak göstermede gecikmedi. Kısacası matmazel, eğer Türkler bu umumi harbe girmemiş olsalardı, müttefiklerin lehinde görünen bugünkü askeri durum tam tersini gösterirdi diye iddiada bulunmakta bir mahzur görmüyorum. Türklerin Çanakkale'deki zaferlerini gördükten sonradır ki, Bulgaristan Türk dostlarıyla beraber harbe girmek lüzumuna inanmıştır. Eğer Hindenburg Türk ordusunun yardımıyla Galiçya dağlarında ilerleyen Rus hücumlarını geri çevirmeseydi, Hindenburg, Hindenburg olamazdı. Eğer Kafkasya'da, Mezopotamya'da, Palestin'de nihayet bütün Türkiye hudutlarında, Türk ordusu önündeki Rus, İngiliz ve Fransız kitlelerini tutmamış olsaydı ve eğer Türkiye memleketinin bazı kısımlarını feda etmeseydi, Alman ordusunun bugünkü gibi dayanabilmesine inanılır mıydı? Matmazel, hayır! Bu hakikatın Türklerin büyük bir kısmı tarafından bile bilinmemesi ne kadar esef vericidir!
13 temmuz 1918 - Yanılmıyorsam beyefendi henüz evli değil! Acaba bir Avrupalı kadınla mı yoksa sizin milletinizden bir kadınla mı evlenmek isterdiniz? - Fark etmez diye cevap verdim. Hakikatte düşüncem evlenirsem bir Türk kadınını tercih edeceğim yolundaydı. Fakat gücenebileceği uzun bir muhavereye girmemek için evlenme mevzuundaki konuşmayı kesmeyi tercih ettim.
Reklam
6 temmuz 1918 cumartesi Saat 8'e yakın otele geldim, yemek yedik. Badehû iç salonda saat 10.30'a kadar konuştuk. Ondan sonra eve geldim. Saat 12'ye kadar kitap okudum. Sonra yattım, uykum kaçtı. Tekrar yatağın içinde doğruldum. Bir sigara içtim. Tekrar yattım. Yine uyuyamadım. Tekrar bir sigara içtim. Saate bililtizam bakmıyordum. En nihayet uyumuşum.
3 temmuz çarşamba Saat 6'da kalkmayı düşünürken saat 7'de kalktım. Şevki beni kaldıracaktı, halbuki ben onu kaldırdım, hiddetlendim. Şevki'ye çıkışmaya başladım. Şevki tıraş ediyordu. Mahmurluktan, benim çıkışmamdan büsbütün şaşırdı. Usturayı sol bıyığımın yanında yanağıma bastırdı. Kan başladı, dindirmek mümkün değil, asabiyetim arttıkça arttı. Çabuk gideyim derken şimdi kan dindirememek yüzünden tamamen gecikiyordum. Nihayet, şap, pudra, kolonya... Kan durur gibi oldu. Acele acele Şevki ile beraber Marksbrun'a gittim. Şevki kadehi dolu olarak alacağı yerde, boş olarak bırakmak istiyor. Kızlar alay ederek, gülerek gideceği yeri gösteriyor. Orada daima hazır duran polis, beni ve Şevki'yi tanımış olduğundan delalet maksadıyla fakat Şevki'nin kolundan tutarak, bir çocuk gibi kadehi vermek lazım olan yere götürüyor. Şevki, ben görmüyor muyum diye polise tabi olarak yürüdüğü sırada, yan yan benim bulunduğum tarafa bakıyor. Nihayet dolu kadehle geldi, kadehi aldım -Suyu orada yavaş yavaş içtim. Bugün geciktiğim zamanı adeta her şeyde istimal ederek telafi etmek istiyorum. Su bitince boş kadehi Şevki'ye verdim ve Mühlbrun'a gidip, orada beni beklemesini söyledim. Her gün beraber giderdik, bugün o kadar asabi bulunuyordum ki, Şevki'nin yanımda yürümesinden hiddetleniyordum. Yavaş yavaş yürüyerek Mühlbrun'a yaklaştım. Şevki yeni bir tekdire mahal bırakmamak için, menbaın önünde kalabalığın içinde ayak burunları üzerinde yükselerek beni gözetliyordu. Benim takarrübüm üzerine, hemen kadehi doldurdu ve tam zamanında elime verdi.
Saat 10.30'da eve geldim. Saat 11.30'a kadar kitap okuduktan sonra yattım. Okumaya devam etiğim kitap hep Revolte'dir. Çabuk bitmiyor. Yatmadan evvel Telsenquelle suyundan bir kadeh içtim. Bu suyu şişe içinde kapıcı getirmişti. Birdenbire uyuyamadım. Sağa sola çok döndüm. Zihnim meşgul idi. Bugün sabahleyin uyandığım zaman, uyuyup uyumadığımın farkında değildim. Herhalde bir dalgınlık geçirdim.
2 temmuz salı Sabah saat 7'den saat 8'e kadar dünkü gibi iki menbadan su içtikten sonra evde kahvaltı ettim. Saat 10'da Kaiserbaad'a gittim. Çamur banyosu yaptım. Eve avdet ve biraz istirahat ettim. Bu esnada Miralay Emin Bey geldi. Onunla beraber Restaurant Pupp'a kadar yürüdük, o oradan hamama gitti. Ben de öğle yemeği için lokantaya girdim. Saat yarımı geçiyordu. Eve avdet ederken Sansoussie gazinosu istikâmetinde biraz yürüdüm. Çiçekçi bir kadına tesadüf ettim. Birkaç buket kırmızı ve beyaz karanfil ve ismini bilemediğim diğer bir çiçek aldım. Fakat sonra bunlar için vazo lazım olduğunu düşündüm. Tam yanı başımda bir mağazaya girdim. Büyük, küçük dört vazo aldım. Eve geldim, çiçekleri vazolara Şevki ile beraber yerleştirdim. Vazoları salona, büroya tevzi ettim. Sonra soyundum, saat 3'e kadar yattım. Uyuyamadım.
Reklam
Yalnız olarak eve geldim. Saat 11'e kadar Revolte namında André Beaumier'nin sanatoryumda başladığım romanını okudum. Bugünü, yarın yazacağım. Şimdi, birkaç sayfa daha kitap okuduktan sonra yatmak istiyorum. Saat 11.15'tir.
1 temmuz 1918 Almancayı bildiğimi de unutmak suretiyle terk etmiştim. Fakat şimdi, Almanca arzu ettiğimi anlatamadığımdan kızıyordum. O halde Almancayı öğrenmeye derhal başlarım. Direktrise, doktora, her önüme gelene bir Almanca muallim veya muallime bulmalarını söyledim.
:D :D
Bir saat sonra da pupp'ın restoranına gittim. Tekmil masalar meşgul. İki kişilik küçük bir masanın yanında durdum. Boş olan bu masanın da üzerinde herhalde rezerve edilmiş olduğunun yazılı olduğunu anladım. Fakat anlamamazlıktan gelerek, o esnada oradan geçen Herr Obert'e rezerve midir dedim. Almanca olarak saat 1.30 için dedi. Anlamamazlıktan geldim. - Fransızca bilir misiniz dedim. - Evet, dedi aynı şeyi Fransızca tekrar etti, fakat siz o zamana kadar yemeğinizi ikmal edersiniz dedi. Hemen oturdum. Bu defa cebimde getirdiğim ekmekle iyi bir yemek yedim. Herr Obert'e fazla pourboire verince lokantanın müşarünileyhi, - Yarın kaçta teşrif edeceksiniz. Yarın en muvafıktır dedi. Muvafakat ettim. İsmimi, daha doğrusu masayı angaje etmek için künyemi sordu, söyledim. Adamcağız - Ekselans akşam için emriniz... gelmeyeceğim dedim.
1 temmuz 1918 Saat 08.00'e yakın sabah kahvaltısını yapmak için otel Pupp'ın lokantasına gittim. Bahçede oturdum. 21 numaralı güzel bir kızcağız, ne istediğimi sordu! Tereyağı yok, ekmek yok, şeker yok, süt yok. Şekersiz çay, iki yumurta ve bal getirdi. Neferim cebime yolda ufak bir parça kuru ekmeği sokmuş, onunla meseleyi hallettik. Oradan eve gittim.
233 öğeden 151 ile 160 arasındakiler gösteriliyor.