M. Myriel ağızları çok laf yapan ama beyinleri pek çalışmayan insanların yaşadığı küçük bir şehre yeni gelenlerin kaderini paylaşmak zorunda kalmıştı.
Sayfa 5 - Cilt 1Kitabı yarım bıraktı
M. Myriel ağızları çok laf yapan ama beyinleri pek çalışmayan insanların yaşadığı küçük bir şehre yeni gelenlerin kaderini paylaşmak zorunda kalmıştı.
Reklam
" M. Myriel ağızları çok laf yapan ama beyinleri pek çalışmayan insanların yaşadığı küçük bir şehre yeni gelenlerin kaderini paylaşmak zorunda kalmıştı."
M.Myriel ağızları çok laf yapan ama beyinleri pek çalışmayan insanların yaşadığı küçük bir şehre yeni gelenlerin kaderini paylaşmak zorunda kalmıştı.
Sayfa 5
M. Myriel, toplantı için Paris'e gelen doksan beş piskopos arasında yer alsa da, sadece bir oturuma ve üç dört özel konferansa katılmıştı. Doğayla iç içe, dağlık, yoksul bir bölgenin piskoposu olarak dile getirdiği düşünceleriyle seçkin şahsiyetlerin katıldığı oturumun havasını değiştiriyordu. Kısa süre sonra, Digne'e döndü. Bu hızlı geri dönüşün nedeni sorulduğunda: "Onların canını sıkıyordum. Açık duran bir kapı gibi onlara dışarının havasını getiriyordum," diyordu.
M. Myriel'in iç dünyasındaki düşünceler günlük yaşamına da yansıyordu. Onu yakından tanıyanlar için, Digne piskoposunun gönüllü olarak tercih ettiği bu yoksul yaşam ibret verici ve hoştu. Tüm yaşlılar ve düşünürler gibi az uyuyor, bu kısa uyku derin oluyordu. Sabahları bir saat boyunca düşüncelere dalıyor, sonra ya katedralde ya da evinde ayin düzenliyordu. Ardından ineklerinin sütüne batırdığı çavdar ekmeğini yiyip çalışmaya koyuluyordu.
Reklam
M. Myriel bir hastanın ya da ölmek üzere olan birinin başucuna her an çağrılabilirdi. En önemli görevinin ve ödevinin bu olduğunu biliyordu. Dulların, öksüzlerin onu çağırmasına gerek yoktu, o zaten kendiliğinden geliyordu. Sevdiği karısını kaybeden bir adamın ya da evladını kaybeden bir kadının yanında saatler boyunca sessizce oturur, ne zaman susması ne zaman konuşması gerektiğini iyi bilirdi. O hayran olunası bir avutucuydu. Acıyı unutuşla silmeyi denemez,tersine onu umut aracılığıyla büyüterek itibarlı kılmaya çalışırdı. "Ölülerinize karşı nasıl bir tavır sergilediğinize dikkat etmelisiniz. Çürüyeni düşünmeyin. Bakışlarınızı sabitlediğinizde sevgili ölünüzün canlı ışığını göğün derinliklerinde göreceksiniz," derdi. İnancın kutsal olduğunu bilirdi. Umutsuzluğa kapılanlara tevekkül içindeki insanı göstererek öğütler verip içlerini rahatlatmaya, bir çukura bakan acıyı yıldıza bakan acıyı göstererek dönüştürmeye çalışırdı.
Kısa süre içinde para bağışları yağmaya başladı. Parası olanlar ve olmayanlar M. Myriel'in kapısını çalıyor, birilerinin vermeye geldiği sadakaları diğerleri almaya geliyorlardı. Piskopos daha bir yıl geçmeden, tüm iyiliklerin haznedarı, tüm sıkıntıların veznedarı oldu. Elinden büyük paralar geçse de, hiçbir şey yaşam tarzını değiştirmeye, kişisel gereksinimlerini artırmasına yol açamıyordu. Daha da ötesi, alt katmanlardaki yoksulluk, üst katmanlardaki kardeşlik duygusundan daha baskın olduğundan, bağışlar daha eline geçmeden kurak bir toprağa dökülen su gibi emiliyordu. Bağış toplaması boşunaydı, elinde hiç para kalmıyordu. Gerekirse kendi bütçesinden yardım ediyordu.
M.Myriel ağızları çok laf yapan ama beyinleri pek çalışmayan insanların yaşadığı küçük bir şehre yeni gelenlerin kaderini paylaşmak zorunda kalmıştı.
Sayfa 5
M.Myriel ağızları çok laf yapan ama beyinleri pek çalışmayan insanların yaşadığı küçük bir şehre yeni gelenlerin kaderini paylaşmak zorunda kalmıştı.
37 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.