YouTube kitap kanalımda Victor Hugo'nun Sefiller ve diğer kitaplarını nasıl daha bilinçli okuyabileceğinizi anlattım: ytbe.one/nYN27KVPeFY
Sefillik* temalı bu inceleme bana 13 gün boyunca arkadaşlık etmiş 1724 sayfalık dünyanın en uzun sefalet destanının sadece birkaç sayfalık özüdür. Elek hayat, elekten geçemeyen taşlar ise sefil
“M.Myriel ağızları çok laf yapan ama beyinleri pek çalışmayan insanların yaşadığı küçük bir şehre yeni gelenlerin kaderini paylaşmak zorunda kalmıştı.”
M. Myriel 'ağızları çok laf yapan ama beyinleri pek çalışmayan insanların' yaşadığı küçük bir şehre yeni gelenlerin kaderini paylaşmak zorunda kalmıştı.
M. Myriel bir hastanın ya da ölmek üzere olan birinin başucuna her an çağrılabilirdi. En önemli görevinin ve ödevinin bu olduğunu biliyordu. Dulların, öksüzlerin onu çağırmasına gerek yoktu, o zaten kendiliğinden geliyordu. Sevdiği karısını kaybeden bir adamın ya da eviadını kaybeden bir kadının yanında saatler boyunca sessizce oturur, ne zaman susması ne zaman konuşması gerektiğini iyi bilirdi. O hayran olunası bir avutucuydu. Acıyı unutuşla silmeyi denemez, tersine onu umut aracılığıyla büyüterek itibarlı kılmaya çalışırdı.
Bilindiği gibi Papa 5 Temmuz 1809'u
6 Temmuz'a bağlayan gece tutuklanmış, Napoleon bu vesileyle M. Myriel'i Paris'te yapılacak Fransa ve İtalya piskoposları toplantısına çağırmıştı. Notre-Dame'da yapılan bu toplantının ilk oturumu 15 Haziran 1811'de, Kardinal Fesch'in başkanlığında gerçekleşti. M. Myriel, toplantı için Paris' e gelen doksan beş
piskopos arasında yer alsa da, sadece bir oturuma ve üç dört özel konferansa katılmıştı. Doğayla iç içe, dağlık, yoksul bir bölgenin piskoposu olarak dile getirdiği düşünceleriyle seçkin şahsiyetlerin katıldığı oturumun havasını değiştiriyordu. Kısa süre sonra, Digne'e döndü. Bu hızlı geri dönüşün nedeni
sorulduğunda: "Onların canını sıkıyordum. Açık duran bir kapı gibi onlara dışarının havasını getiriyordum," diyordu.
Bir başka seferinde "Ne yapmamı bekliyordunuz? O beyefendiler prenslere benziyordu. Bense, zavallı bir köy piskoposuyum," demişti.
İşin doğrusu tepkileri üzerine çekmişti. Yaptığı onca garipliğin dışında, bir akşam en seçkin meslektaşlarının birinin evinde ağzından şu sözleri kaçırrnıştı: "Sarkaçlı saatler, halılar,
üniformalı uşaklar ne de güzel! Böyle bir ortam çok can sıkıcı olmalı! Kulağıma hiç durmadan: Aç insanlar var! Üşüyen insanlar var! Yoksullar var! Yoksullar var! diye fısıldayan şu
gereksiz eşyalardan tek birine bile sahip olmak istemezdim."
Yol masrafları için harcırah 3.000
Hastalara et suyu verilmesi için 1.500
Kimsesiz Çocuklar Derneğine 250
Draginyan Yardım Derneğine 250
Yetimhaneye 250
Yoksullara 500
Toplam 3.000 frank
İşte M. Myriel böyle bir adamdı . O iyi bir insandı .
"M. Myriel ağızları çok laf yapan ama beyinleri pek çalışmayan insanların yaşadığı küçük bir şehre yeni gelenlerin kaderini paylaşmak zorunda kalmıştı."
Sayfa 5 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları Cilt 1Kitabı okudu