Düşünürsün, için üşür...
Özlersin, içinde bir yerlerde kendi kendini öldürürsün...
Titrer parmak uçların, kavga edersin avuç içlerinle... Gideninin dudaklarını özlemiştir avuç içlerin; nefesinin sıcaklığı hala ellerindedir... Adımların geriye çeker seni... Oysa kalbin koşar adımlarla ona gitmek ister... Ama gitmek için çok geç kalmışsındır ve o da çoktan başka bir durakta inmiştir...
Bir anıda bulursun onu... Uzamış tırnaklarının ucuyla kazımak istersin onu, oysa çoktan perçinlenmiştir kalbine; söküp atmak istersin ama atamazsın... Cansız duvarlar dile gelir, '' Unutmak kolay olsaydı, hatırlamak basit olmazdı '' diye... Oysa yokluğu çoktan sadeleşmiştir sende... Yumruğunu sıkar ve yere vurursun.... Kızgınlıkla değil, kırılmışlığınla kelimeleri dökersin sessiz duvarlara, '' Unutulmanın basit olduğu dünya da hatırlamanın bir anlamı olmaz '' diye. Küsersin sessizliğe... Ufacık yüreğine, büyük yalnızlık ağır gelir...!!!