Kahramanların kendilerini bir fare, bir solucan, bir böcek gibi hissetmediği, bu benzetmelerin ısrarla tekrarlanmadığı tek bir Dostoyevski romanı yoktur.
Sayfa 31 - Horlanmanın AcısıKitabı okudu
Bir ideal aracılığıyla yücelme isteğiyle, aslında bir hiç olduğu duygusu arasında bölünmüş insanları anlatıyordu Dostoyevski.
Sayfa 31 - Horlanmanın AcısıKitabı okudu
Reklam
Horlanmışlığın insanın iç dünyasında açtığı yaraya; yoksulluğun, aşağılanmışlığın, terkedilmişliğin iç burkucu yalnızlığına çok az yazar yoksul ama mağrur kahramanların yaratıcısı Dostoyevski kadar yakından bakabildi.
Sayfa 28 - Horlanmanın AcısıKitabı okudu
Çocukluğumuzdan beri bize göz kırptığı halde bir türlü katılamadığımız, parçası olamadığımız bu sonsuz şölen de ne?
Sayfa 26 - Horlanmanın AcısıKitabı okudu
İster doğal bir beceriden, bir sağlamlıktan yoksunluk anlamında olsun, isterse daha toplumsal anlamlarıyla karşımıza çıksın. Dostoyevski'de gerçekten ısrarlı bir izlektir şölenden dışlanmışlık.
Sayfa 24 - Horlanmanın AcısıKitabı okudu
Yaşam yaşamdır, karekökü almak değil.
Reklam
Kahramanların kendilerini bir fare, bir solucan, bir böcek gibi hissetmediği, bu benzetmelerin ısrarla tekrarlanmadığı tek bir Dostoyevski romanı yoktur.
Aşağılanmışlık böyle bir şeydir Dostoyevski’de. Başkasının aynasından yansıyan yetersizlik duygusu, ötekinin bakışının açtığı gurur yarası.
Güçlü romanlar, “eziyet eden, hor gören, alay eden, çaresiz bırakan, baskı yapan, istismar eden onlar” ı yargılayanlar, yapıtlarının bir köşesine bir mahkeme sahnesi kuranlar arasından çıktı.
"Akıl tutucu (muhafazakâr) ya da gerici, sevgi ilericidir (ya da devrimcidir)."
Reklam
Amerikalı, Avrupalı kendi dışındaki kültürleri sadece inceler, bizim samimiyetimiz ve sıcaklığımızla be­nimsemez. Bu soğuk ve mesafeli bir davranıştır... Bir Afrikalıyı, bir Hintliyi, bir Çinliyi, bir Rus'u, bir Türk'ü hissedemez içinde. Her şe­yi bir anatomi masasına yatırır, kusurları ortaya koyar, sahip olabi­lecekleri alır — mülkiyet duygusu. Edebiyatta bile çıkarına bakar. Bir Puşkin'i anlayamaz. Dostoyevski'ye, Tolstoy'a yaklaştığı gibi yaklaşamaz. Biz Steinbeck'in pamuk ve şeftali toplayan işçileriyle birlikte acı çekeriz, Hamlet'in meselesine katılırız. Palto bizi derin­den sarar. Batılı değerlendirir, biz severiz.
"Batının Aklı, Doğunun Duygusu”
Batı duygu geçirmez mesafelilikse, Doğu anlamaya çalıştığı şeyle arasına sınır koyamayan içtenlikti. Batı nesnesini uzaktan in­celeyen ciddiyetse, Doğu her an nesnesine kapılıp gidebilecek sa­mimiyetti. Batı soğuk erişkin tavrıysa, Doğu çocuksu duygusallık­tı.
"Herkes birikmiş bizi seyrediyor. Dağılın! Kukla oynatmıyoruz burada. Acı çekiyoruz!"
"Hiç kimse yargıcım olamaz benim."
Tam da bağımsız bir ya­şam kuracağını hayal ederken başkalarına mahkûm olmuş, sıra dışı olmayı ümit ettiği anda sıradanlığa hapsolmuştur.
777 öğeden 31 ile 45 arasındakiler gösteriliyor.
Resim