Sade-ce Kitap

Sade-ce Kitap
@magnolia
44 kütüphaneci puanı
17 okur puanı
Temmuz 2013 tarihinde katıldı
Düşünüp tasarlayarak yaşamak istediğim için ormana çekildim, sadece hayatın asli gerçekleriyle yüzleşmek istediğim için, zorunlu öğretileri öğrenip öğrenmeyeceğimi görmek, ölüm günü geldiğinde yaşanmamışlıklarla karşılaşmamak için. Yaşamak o kadar güzel ki hayatın kendisi olmayanı yaşamak istemedim; gerekmedikçe boyun eğmeye niyetim vardı.derinden yaşamak,yaşamın özünü emmek,gürbüz ve spartavari yaşamak,yaşama dair olmayan her şeyi bozguna uğratmak,ekinleri kökünden biçmek,yaşamı köşeye sıkıştırarak en küçük anlamına kadar indirgemek,eğer adi olduğu ortaya çıkarsa (neden alçaklığın özü tümünde yer alsın ki) bu alçaklığı dünyaya duyurmak istedim ,yok eğer asil idiyse de bunu deneyimleyerek yaşamak ve bir sonraki kısa yolculuğumda gerçek bir anlam kazandırmak istedim. Bana öyle geliyor ki,çoğu insan ilahi mi yoksa şeytani mi olduğu konusunda garip bir kuşkuya düşer. Masallar uzun zaman önce insana dönüştüğümüzü söylese de hala karıncalar gibi alçakça yaşıyoruz. karabataklar gibi telli turnalar la savaşıyoruz;hata üstüne hata yapıyor,darbe üstüne darbe yiyoruz;sonuçta en iyi faziletimizin karşılığı fuzuli ve kaçınılmaz bir sefalet oluyor.hayatımız ayrıntılarda boğulup gidiyor.
Reklam
Mekanik araçlarla değil,en derin uykumuzda bile bizi terk etmeyen şafağa kavuşma umuduyla tekrar uyanmayı ve uyanık kalmayı öğrenmeliyiz.bilinçli bir çabayla hayatını yüceltme konusunda insanın tartışmasız bir yeteneği oluşundan daha umut verici bir gerçek daha bilmiyorum.Bu,bazı objeleri güzelleştirmek adına bir şeyi resmetmek,bir heykeli oymak gibi güzel bir şey ise;içinde bulunduğumuz atmosfer,maddeyi güzelleştirmek ve şekillendirmek çok daha muhteşem bir şeydir ve bunu yapmak her zaman mümkündür.Güne değer katmak için sanatın en yüksek rütbesidir bu.Her insan kendi yaşamını en ince noktasına kadar oluşturmakla en önemli ve kritik saatlerini tasavvura layık kılmakla yükümlüdür.
Milyonlarca insan bedensel faaliyetlere yetecek kadar uyanıkken ancak milyonda bir kişi zihinsel faaliyetlerde etkilidir ve sadece yüz binde biri şairane ve kutsal bir yaşam sürmektedir.Uyanık olmak,canlı olmaktır.Fakat şimdiye kadar böyle birine hiç rastlamadım.Acaba yüzüne bakma cesaretini gösterebilir miydim ?

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
.....bana kalırsa,romancılığın bütün bu iddialı kahramanlarını rüzgargülüne dönüştürmeliler.Tıpkı eskiden,kahramanları yıldız kümelerine koyup paslanana kadar orada sallandırdıkları gibi.Böylece muziplikleriyle dürüst adamları rahatsız etmezler.
duygu bakımından yabancılaşma ile ayrılma arasındaki fark,suçluluk ile kaygı arasındaki farka eşittir:özne,suçluluğu büyük ötekinin önünde yaşar;kaygı ise,bizzat ötekinin yoksun,iktidarsız olduğunun bir göstergesidir-kısaca,suçluluk,kaygıyı maskeler.bu nedenle,psikanalizde suçluluk,eninde sonunda aldatan-karşıtı olan suçsuzluktan geri kalmayan-bir kategoridir.
Reklam
Ya Şeytan, bu Öteki, aslında Aynı ise? Ya baştan çıkartma büyük düşmanlığı başlatan olaylardan biri değil de, sadece ikili'ye yönelik basit ve üstü kapalı imaysa? Ya bu düello ayna karşısında gerçekleşmişse? Ya (bizim tarihimizin onun kısa süre içinde yitip gidecek görünür bir biçimden ibaret olduğu) ebedi tarih hep aynı olmuş olmakla kalmayıp bizzat Aynı'nın özdeşliğinin ta kendisiyse ve bölünmez olanın belli belirsiz biçimde benimsenmesi ve önünün açılmasıysa?
"Simülakların, hakikatları gizleme şansları yoktur. Çünkü hakikat ortada bir hakikat bulunmadığını gizlemeye çalışmaktadır. Baudrillard, Borges'in masalını en güzel simülasyon alegorisi olarak nitelemektedir. Borges masalında, imparatorluğun hizmetindeki haritacıların çizdikleri harita sonunda imparatorluğun topraklarına birebir eşit boyutlara sahip bir belgeye dönüşmektedir, ancak çökmeye başlayan imparatorlukla birlikte lime lime olmuş bu harita parçalarıyla çölde karşılaşan insanlar vardır. Sonuçta bu harap olmuş soyut metafizik güzelliğin imparatorluğun şanına yakışan bir görüntüye sahip olduğu ve eskidikçe gerçeğiyle birbirine karıştırılan sahtesi gibi imparatorluğunda bir leş gibi çürüdükçe özüne yani toprağa dönüştüğü görülmüştür."
Seçim süreci,günümüzde artık bir şey dünyaya sunulmadan önce gerçekleşen bir durum değil.daha çok,sürekli dışarı devredilen bir iş.şimde nerdeyse herşey dünyanın gözleri önünde,yetkililerin değil, toplumun zevk eleğinden geçiriliyor.aslında,bu çoğu dijital işletme modelinin kalbini oluşturuyor.önce seçip,sonra yayımlamaktansa,önce yayımlıyor ve sonra dünyanın kendi seçimlerine cevap veriyorsunuz:durmak bilmeden izleyici kazanan şeyleri artırıyor,kazanmayanlara ise pek emek harcamıyorsunuz.
Reklam
Demek ki bir hakikatler etiği, şunları geliştirmeyi amaçlar: feraset (doğruyla yanlışı karıştırma!), cesaret ve sebat (doğruya ihanet etme!) itidal ve kendini tutma (bütüncül ya da ''tözel'' hakikat fikrine karşı koy!).
Yaşlı insanların, artan değişim hızına karşı tepkileri daha sert oluyor. Yaşla tutuculuk arasında uyumlu bir ilişki olduğu matematiksel temellere dayandırılarak saptanmıştır. Zaman yaşlılar için daha hızlı geçmektedir. Elli yaşındaki bir baba onbeş yaşındaki oğluna, istediği araba için iki yıl beklemesi gerektiğini söylediğinde, 740 günlük bu süre babanın yaşadığı sürenin % 4 ü kadardır. Aynı gün toplamı, çocuğun yaşadığı sürenin % 13'üne eşittir. Söz konusu gecikmenin, babaya göre çocuğa üç ya da dört katı daha uzun gelmesi acayip sayılmamalıdır.
R.W.-Beni hep şaşırtan bir şey vardır,o da biz,mesela avrupa'dakiler,filistinde,lübnan'da,filistinlilerle araplar,filistinlilerle israiller arasındaki çarpışmalarla ilgili haberler aldığımızda,meselenin gerçekdışı diyeceğim bu tarafıdır-çarpışmanın kurbanlarından bahsedildiğini duymak,neredeyse alışkanlık haline geldi.ve ancak çok çarpıcı olaylar sırasında,sabra ve şatila katliamları gibi,gerçek ölülerin,ölen,öbür dünyayı boylayan öldürülmüş insanların söz konusu olduğunu anlıyoruz.sıradan seyirciler olarak bizim bu gerçekdışı algımız konusunda ne düşünüyorsunuz ? G.-Pekala,ben sizin gerçekdışılığınız yüzünden vurguyu filistinlilerin üzerine koymuyorum,daha ziyade vurguyu herşeyi gerçekdışı haline getiren sizler üzerine koyuyorum,çünkü böylelikle onu daha kolay kabulleniyorsunuz.ne de olsa gerçekdışı bir ölüyü,gerçekdışı bir katliamı kabullenmek,gerçek bir kampa gerçek mektuplar taşıyan bir kadını kabullenmekten daha kolay .görüyorsunuz ki, katliamları kabul eden ve onları gerçekdışı katliamlar haline getiren özellikle sizsiniz.dün,leyla şahid'in çekmiş olduğu katledilmişlerin fotoğraflarını gördüğünüzde,ilk defa stüdyoda çekilmiş belgeler görmüş olmanız pek mümkün.çünkü gazetelerinizin,resimli dergilerinizin yada gazetecilerinizin tasvirlerinin aktardığı tüm belgeler,sanki stüdyoda çekilmiş gibi görünüyor.
"Elbette yanılgıya düşmeyecek kadar büyük bir budala da olabilirsiniz, karanlığın güçleri tarafından saldırıya uğradığınızı fark edemeyecek kadar hissiz. Sanırım, hiç bir budala, ruhu için şeytanla pazarlık yapmamıştır... Ya budala fazlasıyla budaladır ya da şeytan fazlasıyla şeytan, hangisi bilemiyorum. Ya da öylesine büyük bir tantanayla yüceltilmiş bir insansınızdır ki, ilahi görüntüler ve seslerden başka her şeye karşı kör ve sağır kalırsınız."
"Sahneden çekilmek üzere olan bizler hangi hakla Gletkin gibilere böylesine yukardan bakabiliyoruz. Neandertal adam dünyada ilk kez göründüğünde maymunlar gülmeyi biliyorlardı mutlaka. Üst düzeyde uygarlaşmış maymunlar daldan dala zarafetle atlarken Neandertal adam beceriksizce yerlerde sürünüyordu. Doygun barışcıl maymunlar birtakım hoş oyunlarla vakit geçirir ya da felsefi bir dalgınlıkla sinek avlamakla oyalanırken, asık suratlı Neandertal adam elinde sopa oraya buraya vurarak dünyada kendine yol çizmeye çalışıyordu. Maymunlar dalgalarını geçerek ağaç tepelerinden onu seyrediyor, orada kafasına ceviz filan atıyorlardı. Bazen de dehşet düştükleri oluyordu: kendileri ağaçtan topladıkları meyveleri, buldukları taze tatlı bitkileri büyük bir zerafetle yerken, Neandertal'ın çiğ etleri dişlediğini, başka hayvanları, hatta kendi cinsini boğazladığını görüyorlardı. Üstelik yıllar yılı aynı yerde durmuş ağaçları kesiyor, zamanın kutsallaştırdığı kayaları yerinden oynatıyor, ormanın her türlü yasa ve geleneğini fütursuzca çiğniyordu-üst düzeyde gelişmiş olan maymunların gözünde tarihin barbarlık dönemine dönüşünün simgesiydi. Şempanze türünün dünyada kalmış son örnekleri, bir insanoğlu gördüler mi hala tiksintiyle başlarını çevirirler..."
31 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.