Sade-ce Kitap

Sade-ce Kitap
@magnolia
44 librarian point
17 reader point
Joined on July 2013
"Birbirine dolaşmış pamuk iplikleri biraz aralanıp içeriye, bilincime doğru bir yol açılır gibi olduğunda, kendi ölümümün hiç de gerçek bir nitelik taşımayacağı, yani bir başkasının yaşamında hiç bir yeri olmayacağı geliyor aklıma. Kimin yaşamında yer edebilir ölümüm, hangi doldurulamaz boşluğu yaratır?"
Sayfa 192Kitabı okudu
Reklam
"Kronik vicdan azabı, tüm ahlakçıların hem fikir olduğu gibi, hiç de istenmeyen bir duygudur. Eğer kötü bir davranışta bulunduysanız, pişmanlık duyun, elinizden geldiği kadar durumu düzeltin ve bir daha ki sefere daha iyi davranmaya bakın. Ne sebeple olursa olsun hatanızın üzerinde kara kara düşünmeyin. Temizlemenin yolu çamurda yuvarlanmak değildir."
''Freud'un bir incelemesini hatırlıyorum.Edna S.Histerik burun felci vakası.tavşan taklidi yapması rica edildiğinde bunu beceremiyordu..Bu olay çoğunlukla acımasız arkadaşlarının arasındayken onda büyük endişe yaratıyordu.'hadi Liebchen,bize nasıl tavşan taklidi yaptığını göster bakalım'sonra hiç utanıp sıkılmadan burun deliklerini

Reader Follow Recommendations

See All
Ölümü kendisiyle yakın ilişki kurmak isteyen ''aşırı düşkün bir kiracı'' olarak tanımlamıştır.'' Güzel olmadığını gördüğümde şaşırdım, ölümün çok güzel olduğuna inanmıştım her zaman. Yoksa bizi nasıl kandırırdı?
Tendres Stocks Kitabından
Eğer alışkanlık diye bir şey olmasaydı, Yaşam da her an ölüm tehdidi altında olan herkese, başka bir deyişle bütün insan soyuna, zorunlu olarak çok lezzetli gelirdi.
Reklam
Proust, ''Alışkanlık en az bakım gerektirenidir; en çorak kayanın görünüşündeki çıplaklığında ilk boy atan da odur.'' Kısa sürer; ve tehlikeli biçimde acılı. Alışkanlığın temel görevi, çevresinde kendi fazla mesailerinin beyhude ve sersemletici arabesklerini çizdiği temel görev, organik duyarlılığımızı yaşadığı dünyaların koşullarına uyarlamak ve hep yeni baştan uyarlamaktır. Acı çekmek bu görevin ihmalini, ister savsaklama yüzünden isterse etkisizlik yüzünden ihmalini temsil eder; can sıkıntısıysa yeterli icrasını. Sarkaç, bu iki terim arasında salınır: bir yanda acı vardır, gerçeğe bir pencere açan ve sanatsal deneyimin başlıca koşulu olan acı; öbür uçta silindir şapkalı ve hijyenik memurlar sürüsüyle birlikte can sıkıntısı, insan kötülüklerin en katlanılabiliri çünkü en uzun ömürlüsü olan can sıkıntısı.
Baştan çıkarma eylemi, doğal davranışlardan vazgeçip izleyicinin varlığıyla şekillenen davranışlar takınmayı, başka bir deyişle bir tür oyunculuğu gerektirir. Baştan çıkaran kişi de bir oyuncu gibi, izleyicisinin yani bu durumda arzu duyduğu kişinin beklentilerini/kendisinden neler duymak istediğini bilmek ister.
Aşkın çılgınlığı,aşık olunan kişinin özündeki normalliği görmeyi reddetmesinden bellidir.benim aşkımın başkalarına sıkıcı gelmesi bundandır işte.onlar o kişide,sıradan bir insandan öte ne görürler ki ?
Kıskançlığı doğuran, kendimizle başkaları arasındaki oransızlık değil, aksine, yakınlıktır. Bir er, generalini değil de çavuşunu ya da onbaşısını kıskanır; aynı şekilde tanınmış bir yazar, adı sanı duyulmamış yazar çizer takımını değil de kendisiyle benzer konumdakilere hasetle bakar. Oransızlıklar ilişkiyi kesintiye uğratır; ya bizden uzakta duran şeyleri kendimizle karşılaştırmamızı engeller ya da karşılaştırmaların etkisini ortadan kaldırır.
Olasılık teorisi ciddi bir tatmin aracıdır,ancak şeytan,söylendiği gibi,ayrıntıda gizlidir,yani olasılık tahminlerinin temelini oluştran bilginin kalitesinde saklıdır.
Reklam
Yavaş yavaş güveni azalıyordu. insanın, tek başına olduğu ve hiç kimseyle konuşamadığı zaman bir şeye inanması çok zordur. işte tam da o dönemde, drogo, insanların her zaman birbirlerinden uzakta olduğunu fark etti. birisi acı çektiğinde, acısı sadece kendine ait oluyor, hiç kimse o acıyı biraz olsun dindiremiyordu; bir insan acı çektiğinde diğerlerinin, duydukları sevgi ne denli büyük olursa olsun, bu yüzden acı çekmediklerini ve yaşamdaki yalnızlığı işte bu durumun oluşturduğunu fark etti.
gerçeküstücülük,bu ilişkinin her zaman tıbbi gözlem modeline göre kurulmasını ön görmüştür.işin içine keyfiyet girmeden tek bir olay atlanmaz,hatta tek bir ad değiştirilemez.bazı olayların dolaysız,şaşırtıcı akıl dışılığının ortaya çıkartılması bunları kaydeden insani belgelerin kesin biçimde özgün olma koşulunu gerektirir.içinde son derece etkili bir soruşturmanın yer alacağı zaman dilimi hiç bir şey eklenemeyecek ve hiç bir şey çıkarılamayacak kadar güzel olmalıdır,çok güzel olmalıdır.ona hakkını teslim etmenin tek yolu bu zaman diliminin gerçekten akıp gittiğini düşünmektir,bu zaman diliminin insanda böyle bir izlenim uyandırmasıdır.
Ben bu iki uç arasına girmeye çalışıyorum. Hayatlarımıza bakarsak zamanımızın çoğunu davranışlarda yada tefekkürde değil başka bir yerde geçirdiğimizi görürüz muhtemelen. İşte ben ''nerede?'' diye soruyorum ve bu soruya bir cevap vermeye çalışıyorum.
Reaminasyon -canlandırma- terimi bütün belirsizliğine rağmen, baskın dini çağrışımları olan diriltme sözcüğüne tercih edilmiştir. Bu terimle kastedilen tam olarak nedir; Canın (animus) bedene bağlanması mı, yoksa uzaklaşmakta olan ruhun (anima) geri çağrılması mı?
Yaşamım boyunca, istisnasız hepsi de budalaca işler yapan dar omuzlu insanlar gördüm ve çoğu türdeşlerini şaşkına çevirip ruhları türlü şekilde baştan çıkarırlardı. Eylemlerine gerekçe olarak "ün"ü gösterirler. Onları görünce herkes gibi gülmek istedim ben de; ama böylesine tuhaf bir öykünme olanaksızdı benim için. Keskin ağızlı bir
31 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.