Uşak Şeker Fabrikasının kurulmasında kullanılacak mali kaynağın temin edilmesinin ardından, ucuz ve sağlam bir şeker fabrikası inşa edecek seviyede teknik özelliklere sahip olup, günde 500 ton şeker pancarı işleyerek beyaz kristalize şeker üretecek bir şeker fabrikasının tesisi için şeker sanayisi alanında uzmanlaşmış on dört Avrupalı şirketle iletişime geçildi ve bu şirketlere, on dört adet mektup gönderildi. Nuri Bey, bu mektuplarında: "Bendeniz, Türkiye'nin Uşak şehrinde, günde beş yüz ton pancar kesecek kabiliyette bir fabrika kurmak istiyorum. Yalnız bu hususta, sizinle mektuplaşıp anlaşmak için, önce aşağıda zikredeceğim pek basit bir şartın tarafınızca kabul edilmesi lazımdır. Mektuplarım, müessesenize vasıl olduğu vakit vereceğiniz cevabı. Türkçeye tercüme ettirerek, aynı mahalle göndereceksiniz. Eğer bu şartımı kabul ederseniz, badema sizinle bu hususta mektuplaşmak ve arzu edilen noktalarda anlaşmaya varmak imkânlarını elde etmiş olacağız." talebinde bulundu. Bağlantı kurulan on dört şirketten sadece Fransa, Almanya, İngiltere ve Çekoslovakya'dan olumlu cevap alınabildi.
Sayfa 78 - ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ BAŞKANLIĞI YAYINLARIKitabı okudu
“Çocukluğuma dair ilk hatırladığım şey, mektebe girmek meselesine aittir. Bundan dolayı annemle babam arasında şiddetli bir mücadele vardı. Annem, ilahilerle mektebe başlamamı ve mahalle mektebine gitmemi istiyordu. Rüsumatta memur olan babam, o zaman yeni açılan Şemsi Efendi’nin mektebine devam etmeme ve yeni usul üzerine okumama taraftardı. Nihayet babam işi mahirane bir surette halletti: Evvela merasim- i mutade (mutad merasim) ile mahalle mektebine başladım. Bu suretle annemin gönlü yapılmış oldu. Birkaç gün sonra da Mahalle Mektebinden çıktım. Şemsi Efendi’nin mektebine kaydedildim.”
Sayfa 53 - Remzi Kitabevi
Reklam
Osmanlı ailesi dediğimiz, yani iki-üç kuşağın bir arada yaşadığı akrabalık, sülâle ilişkilerine önem veren ve bulunduğu mahalle içinde var olan aile tipine bir kez daha dikkati çekmek gerekmektedir. Bu özellik bütün Osmanlılar için geçerlidir. Onun için bir Osmanlı ailesinden bahsediyoruz. Bu aile modelinde kendine has iletişim ve hitap biçimleri vardır. Bu sokağa da akseder. Türkiye'de hangi dinden olursa olsun yaşlılara insanlar "teyze" diye hitap eder, "amca" diye hitap eder, "kardeşim" diye hitap eder. Osmanlı İmparatorluğu'ndan göç eden insanlar bu gibi âdetleri Amerika'da bile sürdürür. Mahalle halkının birbirleriyle yakın ilişki kurmaması düşünülemez. Bunun aksi bir düzen, hangi dinden ve dilden olursa olsun, Osmanlı İmparatorluğu'ndan mevrus âdetlerle yetişen insanlar bilhassa yurt dışına gittiklerinde Avrupa ve Amerika'da şikâyetçi olur, kendileri gibi olmayan halleri yadırgarlar.
407 syf.
7/10 puan verdi
·
197 günde okudu
Bu kitap Şevket Süreyya Aydemir’in aslında otobiyografisi. “Şunu yaptım, şurada doğdum.”dan ziyade, hikâyesini romanlaştırarak anlatmış. Hani İlber Ortaylı’nın “Bir Ömür Nasıl Yaşanır?” isimli bir kitabı var ya, işte bu başlığa layık bir ömür olarak Şevket Bey’i gösterebiliriz. Emrah Safa Gürkan da o dönemin insanlarını anlatırken nasıl hızlı
Suyu Arayan Adam
Suyu Arayan AdamŞevket Süreyya Aydemir · Remzi Kitapevi · 20213,437 okunma
216 syf.
·
Puan vermedi
·
11 günde okudu
Okumayı yeni yeni öğrenen yeğenimin kitaplığımda görüp "dar alan" diye okuyup dayı doğru mu okudum diye sorması üzerine aa kitaplığımda böyle bi kitap mı varmış diye elime alıp okuduğum bir kitap... Yazarın Türkiye'nin acı gerçeklerini kaleme aldığı ve bunu iki aile üzerinden anlattığı,zaman zaman hüzünleneceğiniz, yeri geldiğinde sobanın etrafında toplanıp gecelere kadar muhabbet edilen ve kahkahaların sesinin sokaklarda yankılandığı soğuk kış günleri sıcaklığını tekrar yaşayacağınız , olayların acısını gerçekmişçesine yüreğinizde hissedeceğiniz, samimi ,dili oldukça basit okudukça okunası bir kitap.. Kimi zaman insanları davranışları üzerinden yargılarız. Bizim gibi olsun isteriz herkes. Yalan söylemesin, birilerine yaranmaya çalışmasın, dik dursun vs vs.. ama kimse çevresindeki insanların neden böyle davrandığını araştıracak kadar ne cesur, ne de artık buna vaktimiz var.. Mete, mahalle arkadaşı Ömere nazaran şanslı diye nitelendirebileceğimiz, ama onun da kendi yoksul dertleri olan yatalak bir ablaya sahip ve bu yüzden de sorumluluğu fazla olan bir çocuk. Ömer, babasından ve abisinden şiddet gören annesinin ve ablasının insan yerine konmadığı ve bu yüzden de sağlıklı bir çocukluk yaşayamayan çocuk... Tolstoy' un bir sözü var ya hani:"Tüm muhteşem hikâyeler iki şekilde başlar: Ya bir insan bir yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir." Heh işte köye Mete'nin üniversite okuyan teyzesi gelir ve hikaye başlar. İyi okumalar....
Daralan
DaralanMine Soysal · Günışığı Kitaplığı · 2017131 okunma
1950'den, DP iktidarından bu yana Türkiye kontrol altında tutulamayan büyük bir sosyal, kültürel değişim, daha doğru tabiriyle bir altüst oluş da yaşıyor. Modernleşme dediğimiz hadisenin bütün yönleriyle (yolun, okulun, elektriğin, fabrikanın, radyonun, arabanın, traktörün, telefonun, bankanın, gazetenin, televizyonun...) küçük şehirlere,
Sayfa 1060Kitabı okudu
Reklam
Mahallede
"Hızlı değişim ve nüfus hareketlerine sahne olan Türkiye'de, mahalle yaşamını konu edinen televizyon dizilerinin en beğenilenler arasında yer alması, mahalle yaşantısının idealize edilmesine duyulan ihtiyacın dışavurumu olarak da değerlendirilebilir."
Sayfa 477 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
“Ben de sana buyüzden büyük işler düşünüyorum ya,” dedi, “hatta vali bile olmak için, hatta elçi bile olmak için diploma gerekmez de, mahalle bekçisi olmaya kalksan diploma ister.”
Maraş'ın Gerçek Sahibi Türklerdir. Maraş'ın Kıbrıs sorununda çok önemli bir yeri vardır. Rumlar, her fırsatta Maraş'ın kendilerine ait olduğunu savunmakta, bölgenin adının "Varoşi" olduğunu öne sürmektedirler. Aslında Rumlar Türkçe'ye Macarca'dan gelmiş bulunan "kenar mahalle" anlamına gelen "Varoş" kelimesini bir "i" harfi ilavesiyle "Varoşi" haline getirmişlerdir.
216 syf.
·
Puan vermedi
Öğrencilerimin hediyelerine boynum kıldan incedir, Kuru Kız da güzel bir yüreğin anlamlı hediyesi idi.Elime alınca da nasıl bittiğini bilmediğim bir kitap oldu. Kitabın ilk sayfalarında dünyanın öbür ucundaki Ateş Toprakları Urshuaia'ya giden Kuru Kız ile tanışıyoruz sonraki bölümlerde de onu oraya götüren nedenleri öğreniyoruz. Küçük bir
Kuru Kız
Kuru KızAyfer Tunç · Can Yayınları · 20233,335 okunma
Reklam
272 syf.
·
Puan vermedi
 DAĞA ÇIKAN KURT     Dağa Çıkan Kurt öyküsü, Milli Mücadele yıllarının panoramasını gözler önüne sermektedir. Hikâyenin başlangıcında yazar, Fransız bir sanatçının şiirinin çıkmasını beklemektedir. Bunun etkisinde kalarak rüyaya dalmaktadır. Rüyasında, işlerin sarpa sardığı bir orman görür. Ormandaki hayvanlar arasında mücadeleler yaşandığını
Dağa Çıkan Kurt
Dağa Çıkan KurtHalide Edib Adıvar · Can Yayınları · 2021414 okunma
Mobbing Bank Diyor ki;
Halkçılık Demokrasisi Toplumun büyük kısmının neden eğitimsiz, mesleksiz ve fakir olması için özel bir çaba gösteriliyor? Bu zulümden beslenenlerin düzenini kimse bozmasın diye. Çünkü eğitimsiz, mesleksiz ve fakir kalanların yarısının diğer yarısına düşman edilmesi bu yöntemle mümkün. Onlar kendi aralarında birbirlerini yerken zalimler de
İnsan kalitesi gittikçe azalan bi Türkiye var. Film, dizi ve internet gibi içeriklere insanlar daha rahat erişiyor artık. Eriştikleri zaman bunları kendini geliştirmek için kullanmak yerine vakitlerini çar çur etmeye harcıyorlar. E, Türkiye’nin gündemi de böyle olunca insanlar farketmeden içten içe self-defense moduna giriyor vücutları. Gerçekten de gündemde insanı insanlıktan çıkartacak olaylar yok da değil. Kimisi mahalle dizisi izliyor, etkileniyor. Oradaki villianlar gibi olmak istiyor ve şansını deniyor. Üniversite de bunun için çok müsait. Kimse birbirini tanımıyor ve ortada büyük bir ortam/güç potansiyeli var. Bunu görünce de insanlar yalan söyleme ve kendilerini hiç olmadığı gibi biri anlatma ihtiyacı buluyorlar. Onlar da haklı kendi kafalarında. Bizzat saf kendilerini kimsenin sevmeyeceğini biliyorlar ve ortada bir pasta var. Onlar da pastadan pay almak istiyorlar. Karaktersiz ve aykırı olduğunda insanların senin daha güçlü olduğunu düşüneceklerine falan inanıyorlar.
Resim