Öncelikle burayı harika bir yer yapmak için değil, burada yaşamak için geldim ben dünyaya: İster iyi olsun, ister kötü! İnsan herşeyi değil, ancak bazı şeyleri yapabilir; her şeyi yapamayacağına göre de haksız bir şey yapması gerekmez. Benden bir şeyler isteyip durmak Vali'nin ya da Yasama Kurulu'nun işi olmadığı gibi, onlardan bir şeyler isteyip durmak da benim işim değil. İsteğimi işitmediler diyelim, ne yapacağım o vakit? Böylesi durumlarda Devlet'in gösterdiği tek bir yol yardam yoktur: Anayasası kötülüğün ta kendisi. Bu söylediğim sert, hırçın, uzlaşmaz gelebilir size; oysa gerçek sevecenlik, gerçek düşüncelilik yalnızca buna değecek kişiye gösterilse gerektir. Diyeceğim, değişme hep daha iyiye doğrudur, tıpkı doğumla ölüm gibi, sarsalayan gövdeyi!
20. Yüzyılın en ses getiren olaylarından biri de Mahatma Gandhi isimli Hintli liderin, 'pasif direniş' yöntemiyle tek bir kurşun bile sıkmadan, koskoca Britanya İmparatorluğu'na diz çöktürüp, ülkesi Hindistan'a bağımsızlığını kazandırmasıydı.
Sesli kitap olarak dinledim. Aslında pek alışkın değilim. Bir şeyler yaparken vakit değerlendirme amacıyla Gandhi'nin yaşamına kısa bir yolculuk oldu. Okusam eminim çok daha fazla bir şeyler anlardım. Bir çok yeri kaçırdığıma eminim. Yine de hayatından kesitler halinde paylaşımlar içeriyor. Aslında bildiğimiz Gandhi işte ne olsun.
her bireyde Yaratıcı 'nın bir parçası, yaratıcılık ve eşsizlik vardır;her birey kendi eşsizliğini idrak ettiği zaman Tanrı veya Yaratıcı dünyada yaşıyor olacaktır...