Mahir Emmi ile yarasa yavrularının cıbıl kalmalarının hikayesidir
Belkıs, bir gün Davutoğlu Süleyman'dan (ki, kendisi hem peygamber hem de padişahtır) kuş tüyünden saray istedi. Peki, dedi o garibim de, ne desin. Hemen kuşları topladı; dedi ki, böyleyken böyle... Yarasa hemen silkindi, tüylerim feda olsun, dedi. Baktılar ki, kör kuş yok. Haber saldılar gelsin diye. Kör kuş geldi. Sen ne diyorsun bu işe, dedi Davutoğlu Süleyman. Kör kuş dedi, benim de tüyüm feda olsun, yalnız sana bir şey soracağım. Sor, dedi. Dedi ki, şu an da dünyada kadın mı çok, erkek mi? Erkek çoktur, dedi. Neden Süleyman? Ben beni erkek bildiğim için, diye cevap verdi. Peki, dedi kör kuş; sen bir karının ağzına bakıp kuş tüyünden saray istiyorsun, sen karı ağızlı olmuşsun. Davutoğlu Süleyman şöyle bir silkindi; ya kör kuş, dedi, sen güzel konuştun, öyle ya, kuş tüyünden saray olur mu, bir rüzgar gelir, alır gider. Valla senin kafan büyük akıl dolu. Sen kör kuş değil, bey kuşsun. Onun böyle demesi üzerine kör kuş oldu bey kuş. Bu sözlere dikkat et efendi ağa; evet, yarasa kuşu da birdenbire cıbıl kaldı anasını satayım. Onun için cücükleri de cıbıldır. İnsanoğlu birbirine "Yahu yarasa kuşu gibi niye hemen silkindin, tüyünü döktün? der. İşte ilmin başı nedir? Sabırdır.
Sayfa 58 - Doğan Kitap 1.Baskı 2009 "Bozulmayan Yazı" adlı öyküden