kim bilir belkide şu çakıl taşları kalbimin taş olmuş halidir, değilsede belki alışmışımdır kaybolmama sebep olan kayıp şeyleri aramaya, başkaldırımın kanıtı arayışa çıkmamın ta kendisidir, kayıplara karışmaya karşı koymamdır, bu arayışın başka bir anlamı ise : kaybettiğimi bulamadıkça ben de kayıbım demektir. "
1941'de Filistin'in Akka şehrinin Berve köyünde doğan Arap şiirinin önemli isimlerinden Mahmut Derviş, henüz 7 yaşındayken işgal edilen köyünü terk edip Güney Lübnan'a mülteci olarak yerleşti. Savaşın şiddeti durulunca geri dönen Derviş, doğduğu köyün yok edildiğini gördü. Başka bir köye göç etmek zorunda kaldı. Ama bu defa da "ülkeye kaçak yollardan girdiği" gerekçesiyle ikamet verilmeyince kendi ülkesinde mülteci durumuna düştü.
Onun başına gelenler BM Taksim Kararı sonrası Filistin halkının çoğunluğunu kapsayan bir durum haline geldi. Bir halkın yarıdan fazlası başka ülkelerde ve kendi ülkesinde mülteci olarak yaşamak zorunda kaldı. Dünyanın gözü önünde, dünyanın sessizliği içinde...
Bu kitapta Mahmud Derviş'in samimi açıklamaları, düşünceleri yer alıyor.
— Baba, ne yapıyorsun?
— Bu gece kalbim düştü de, onu arıyorum.
— Onu burada mı bulacaksın?
— Ya nerede bulacağım! Toprağa eğilip onu tane tane topluyorum, haziran ayında fellah kızları zeytinleri tane tane topluyor ya, ben de kalbimi işte öyle tane tane yerden topluyorum.
— Ama senin topladığın şey çakıl taşı, baba!
— Olsun, hafızayı ve zihni zinde tutar bu. Kim bilir? Belki de şu çakıl taşları kalbimin taş olmuş halidir. Değilse de belki alışmışımdır kaybolmama sebep olan kayıp şeyleri aramaya. Başkaldırımın kanıtı arayışa çıkmamın ta kendisidir. Kayıplara karışmaya karşı koymamdır. Bu arayışın başka bir anlamı ise: Kaybettiğimi bulamadıkça ben de kayıbım demektir.
— Kalbime benzeyen taşlara rastlıyorum; onlardan kelime üretiyorum. Ateşli parmaklarımla, beni ırak memleketime ulaştıran, onunla konuşturan sözcükler yaratı yorum. Dil oluyoruz, somutlaşan ve şekil veren bir dil.
Akka’nın bana bıraktığı ilk buruk hatıraydı bu. Orada hep, bulamadığım bir şey aramışımdır. Annemi aradım, köydeki evimize dönmüştü. Seneler sonra sevgilimi aradım. O da başka biriyle evlendirilmişti. İş aradım, yoksulluğa düştüm. Halkımı aradım, hapse atılıp utanma nedir bilmeyen subaylarla karşılaştım. Hayal kırıklığımın, başarısız başlangıçlarımın kenti Akka, surlarını yılların kemirdiği, dünyanın sonunda bulunan bir şehir işte.
Asıl önemli olan vatandan mahrum bırakılanların vatanı olduğunu bilmektir. Belki de vatanımız inkâr edilemeyecek kadar gerçek ve güzel olduğu için kendimizi şanslı saymalıyız. Güzelliği içinde acı veren bu halini, onun üzerine yüklediğimiz mahrumiyetimizden almıyor. O, gerçeğiyle düş, düşüyle gerçektir. Biz bir çölün hasretini çekmiyoruz. Biz bir cennetin hasretini çekiyoruz. Kendimize ait bir yerde insan olmak, insanlığımızı yaşamak istiyoruz.
— Çocukluğun seni bir mekâna bağlamıyor. Doğduğun mekân her zaman vatanın olmayabilir. Orada doğmuş olman toplumsal ve doğal bir temelin üstüne kurulmuş olmalı. Doğumun sırf bireysel ve suni bir olguysa, mekân da sadece bir tesadüften ibaret olur.