Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Hep hak oldu cümle âlem çarşu pazar kalmadı.”burada kastedilen şudur:Gönülde daha önce çarşı pazar vardı.Artık gitti,kalmadı.Yâr galip oldu,gönlümdedir.Artık gördüğüm Allah'tır.
"Kitaptan bilgi öğrenilmesi modern bir kurgudur. Gelenekteki usul 'insanla' öğrenmektir; kitap bunu ancak destekler. Bunu kutsal kitaplardan başlatabiliriz. Hiçbir peygamber, örneğin Hz. Muhammed, alın size kitap getirdim, deyip kenara çekilmemiştir. İnancı yaymaya başladığı zaman Kitap yoktur ortada, Kitap 30 yıl sonra tamamlanmıştır. Kitapla öğrenme günümüzde ortaya çıktı; bir bakıma günümüz müslümanlarının sekülerleşmesinin nedeni de budur" Mahmud Erol Kılıç
Reklam
192 syf.
10/10 puan verdi
·
34 saatte okudu
Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç bu kitabında başta Müslümanlar olmak üzere düşünen ve gerçeği arayan tüm insanlara dört boyutlu bir yapıya sahip olan dinin/İslam’ın aslî ve nihaî amacını hatırlatıyor. Kaybolmaya yüz tutmuş bulunan Geleneğe sarılmanın ne kadar elzem olduğu konusunda son derece hayati bir ikazda bulunuyor ve şöyle sesleniyor: “Din çok boyutlu bir yapıdır. Dinin Hakikat boyutu onun esas ve kurucu yönüdür. Ancak toplumların geneline bakıldığında dinin bu metafizik yönünün ihmal edildiğini görüyoruz. (…) Dinimiz son yıllarda yaygın bir şekilde sosyo-politik bir olguya, bir protest slogana, siyasal ütopyalara, devlet yönetimi şeklinde telakki edilerek ideolojik bir fikre indirgenmiştir. (…) Dinin ve onun metafizik boyutu olan tasavvufun aslî ve nihai gayesi onu kendi hakikatine yani Allah’a ulaştırmaktır. Bir başka deyişle onu gerçek insan haline getirmektir. Din ve tasavvuf denilen şeyin ana gayesi Allah ile insan arasında daima mevcut bulunan irtibatı tesis etmektir. (…) Bunun da bir yolu, yöntemi vardır. Rabb ile kulu arasındaki irtibatı gösteren ve talim eden yolun adı tasavvuftur.”
Geleneğin Peşinde
Geleneğin PeşindeMahmud Erol Kılıç · Sufi kitap · 20244 okunma
Bu maddi âlem ister istemez illetli (sebeplere bağlı), sınırlı, malul bir âlemdir. Dolayısı ile fani olana ancak o kadar değer vermelidir. Huve'l-Bâki'dir. Bâki'den geldik Bâki'yi özleriz.
Günlerimiz insanın hayat gayesi nedir bilemeden, öğrenemeden geçip gitmektedir. Bu durumdan çıkabılmenin yolunu aramaya başlamak için öncelikle içinde bulunduğumuz hayal âlemi denilen bu âlemin bir var oluş ve bozuluş (kevn ü fesad) âlemi olduğunun, bir şeyler var olurken bir şeylerin bozulduğunun kabul edilmesi gerekir.
Günümüzde insan yalancı oyuncaklarla oyalanıp eğlenmektedir, hayatı yalancı eğlencelerle, filmlerle, dizilerle, popüler kültürle işgal altındadır.
Reklam
.....insanın varlığın birliği ve bütünlüğü dâhilinde çok önemli bir bağlantı içinde var olması gerekir. Bu ise ilahi bir bağlantıdır. İnsanı bu bağlantıdan koparan akımlar gelenek karşıtı akımlardır. Modernite bu bakımdan insanın kendini bulmasına yardımcı olmadığı gibi aksine kaybetmesine yol açmıştır.
Günümüzün modern insanının en büyük problemi “bağlantısı” olmamasıdır. Modern düşünce “bağlantısız” sayarak insanı çırılçıplak hâlde, ortada bırakmıştır.
Dünya görüşü, sanat, felsefe, edebiyat, estetik üreten din anlayışın bırakılıp sadece ceza hukukundan ibaret bir dinin takdimi hâlinde birilerinin de bundan sakınması pek tabii kaçınılmaz olacaktır. Yukarıda da ariz ve amik bir şekilde izah ettiğimiz üzere, maalesef günümüzde bazı dini telakkiler bu tepkilere zemin hazırlamaktadır.
Dini temsil iddiasındaki kurum ve şahısların Allah ile kullar arasına bir perde çekmesi, din adına konuşması, buradan elde ettiği otoriteyi kullanış biçimi ve suiistimal etmesi karşısında bu gençlerin tabiri caizse “Sizin insanı tekâmül ettireceğiniz sistem buysa, uzak durmayı tercih ediyoruz.” demek istediklerini düşünmek daha yerinde olacaktır.
Reklam
İşi gereği İslam dünyasının genelini dolaşan biri olarak, şahsi ve ilmi gözlemlerime dayanarak şu tespitte bulunmak isterim: O gençlerin çoğunun itirazlarında Allah'a karşı gelmek kastından ziyade dini temsil eden kişi ve kurumlara tepkiler bulunmaktadır; günümüzde İslam'ı temsil ettiği iddiasında olan birey ve kurumların suiistimallerine ve aşırıya kaçan davranışlarına karşı tepkiler söz konusudur. Bu tür insanlarla ve bilhassa gençlerle sık sık konuşan bir ilim adamı olarak ve yaptığımız analitik çalışmalara dayanarak bu itirazların altında doğrudan Tanrı'ya karşı gelmekten ziyade yukarıdaki kurumlara ve kişilere bir tepki sezdiğimi söyleyebilirim.
...gençlerin dini meseleler konusundaki bu olumsuz tavrını, Batılı düşünürlerin Kilise karşısındaki tavrı ile paralel değerlendirmemiz daha doğru olacaktır.
Günümüzde Müslüman toplumlar içerisinde bazı gençlerin dini konulara yönelik eleştirel ve muhalif tavırlarını bir tanrıtanımazlık ya da deizme gidiş olarak yorumlayanların görüşleri ön plana çıkmaktadır...
Ubeydullah Ahrar aynı zamanda bir çiftçiydi. Tarlada ziraat yaparken insan eğitirdi. Bir yandan Darüşşifada hastalara bakar ve öte yandan insan eğitir, seyr ü süluk yaptırırdı. Batı'da gelişen Hospitalıen Tarikatı'nın ismi hastanecilikten gelir ve kuruluşunun temelinde Haçlı Seferleri ile Antakya ve Şam'a gelen Hristiyanlann buralarda Müslümanlardan gördükleri ahilik örnekleri yatar.
Aslında gelenekte, bozulmamış, saf hâlinde tatbik edilen o İslam geleneğinde kavramdan ziyade halka inen, hayata yansıyan ameli anlayış söz konusu olmuş ve tercih edilmiştir. Bu yöntemle mesela bir Ubeydullah Ahrar örneğinde olduğu gibi bir yanda ârif öte yanda çiftçi vasfı olan insanlar yetiştirilmiştir.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.