Meselâ Ahmed Gazali de büyük bir sûfidir. Ama onun düşüncelerini, görüşlerini tam inceleyebilmemiz için elimizde en temel eseri olarak sadece Sevânihu'l-Uşşak'ı vardır. (Bu eserin Türkçeye çevrildiğini de bu vesile ile hatırlatmak isterim). Şimdi bu eserinden Ahmed Gazal'nin ilahî aşk görüşünü çıkarabilmekteyiz ama onun fıkhi görüşlerini çıkaramıyoruz. Tedbîrât-ı İlâhiye görüşünü, âlemin tedbir ve tedvirine, evrende cârî olan düzene yönelik görüşlerim çıkaramıyoruz. Fakat İbnü'l-Arab'de biz metafiziğin en girift noktalarına, ontolojiye, epistemolojiye dâir bilgiler alabildiğimiz gibi pratik fıkha dâir bilgiler de alabilmekteyiz.
Orucun nasıl tutulacağını, abdestin nasıl alınacağım da ondan öğrenmekteyiz. Beşer hayatının her vechesine yönelik açılımları, sözleri var. Hadis, tefsir, fıkıh, kelâm, İslâm târihi vb. gibi kaleminin yazmadığı alan kalmamış. Ondan dolayı da şümullü bir zat. Yazılarının hem şiir hem de düzyazı formunda oluşu da İbnü'l-Arabi'nin çokyönlülüğünü gösteriyor. Dolayısıyla İbnü'l-Arabi'yi hem dikey hem de yatay ilimlerde yed-i tûlâ sahibi bir otorite ve kâmil bir bilge olarak görmemiz gerekiyor. O bir imamdır, hüccettir, müçtehittir, muallim-i sânîdir.