*****
“Bu akşam bütün meyhanelerini dolaştım İstanbul’un” sözlerini ariflerin kulağıyla dinleyebilsek; meyhaneyi, “İstanbul’un bütün tekkeleri” diye anlarız.
*****
Mevlana; "Biz akla karşı değiliz. Aklın adını kötüye çıkaran, bizim ilmimizde aklı kötü kılan şey aslında akl-ı cüz’îdir.” Aslında bir bakıma akl-ı cüz’î de değildir akl-ı cüz’înin Allah’ı bulmaya zorlanması fiilidir. Yâni ârifler der ki akl-ı cüz’î evin yolunu zor bulur. Beş duyu organı ile Allah bulunmaz. Onun için aklın tekâmülünü gerçekleştirir. Bu dönüşüm içerisinde akıl ziyâlanır, aydınlanır. Küllî akıl hâline gelir. Allah’ı bilen, tanıyan, gören, Allah’ın ilk yarattığı zaman, kendisine muhatap olup “Ben senin Rabbin değil miyim?” dediği akıldır. O akıl da “belâ” demiştir. Kabul etmiştir. O akıl düzeyine çıkıldığı zaman gerçek mümin olunur.
Allah tarafından kendi rûhundan üflenen bir varlık olması ile insan, köken itibarıyla ilâhî bir varlık. İnsan bu ilâhî oluşu, madde âlemine nüzûl edişiyle beraber unuttu. Dolayısıyla insana Allah tarafından kendi rûhundan üflenmiş olması, insanı muazzez ve mükerrem bir hâle getiriyor. Fakat insanın bu madde âleminde, madde ile aşırı hemhâl oluşu, insana o kaynağını unutturuyor. O kaynağından yabancılaşan insan, bu sefer başka arayışlar içerisine giriyor. Oysa aradığı şey çok uzaklarda değil, o kendisine verilmiş ve kendisinde mündemiçtir.