Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Toprakları kederden başka mahsul vermeyen, harap bir ülke uzanıyordu göz alabildiğine.
Köylü neyi anlar ki zaten, köylüyü insan yerine koyan mı var ?
Bu bir memleket mahsulüdür. Şerefli mahsul. Milli mahsuldür. Harbetmek ne kadar vatanca bir işse çeltik ekmek de öyle vatanca bir iştir. Kay­makam dedi ki, sizler pirinç ekmezseniz, hudut boylarında kan döken askerlerimiz ne yiyecek? Sizler ne yiyeceksiniz? Vatandaşlar ne yiye­cek? Sizler olmasaydınız, ta Japonyadan vapur vapur pirinç getirtmek zorunda kalacaktı hükümet. Paramız su gibi dışarı akacaktı. Köylü milleti bunu idrak edemez.
Reklam
Her çiftçinin avlusuna birer tane pulluk bırakıldı. Buna karşılık, makbuz ve senet alınmadı. Akşam, çiftçiler köy odasına çağrılarak kendilerine, dağıtılan bu pullukların kullanımı ve ziraattaki faydaları anlatıldı. Birkaç çiftçi bu durum karşısında: "Bu gávur icadıdır.Bununla ziraat yapıldığı takdirde, tarlamızın bereketi kaçar." diyerek dağıtılan pullukları geri verdiler. Bunun üzerine, yol kenarındaki tarlalar pulluklarla işlendi. Sürülen bu tarlalarda mahsul iyi olunca, karasaban atıldı ve ertesi yıl, ambarda pulluk kalmadı.
Sayfa 139 - ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ BAŞKANLIĞI YAYINLARIKitabı okudu
İlim maalesef ameli müstelzim değildir. İnsan, mesela sigara ve içkinin sıhhat için ne kadar zararlı şeyler olduğunu bilir de bilgisi ile amel edip bu iptilalardan kolayca vazgeçemez... Zira ilmin kaynağı zeka , amelinki ise iradedir. İrade terbiyesinin hakkıyla mahsul verebilmesi için ona erken başlamak lazımdır. İtiyatlar kökleştikten ve huylar iyice yerleştikten sonra bu terbiye gayet güçleşmekte ve mahsul vermek için bir Eyüp sabrı istemektedir.
Bir nefes hayat ne kadar kıymetlidir, tabi eğer yerli yerine sarf edilirse. Nefs-i emmâre unutturur zikri, fikri, âyeti, hadisi, başka şeyler konuşturmak ister. Bu hayra mâni olmak ister. Vaaz-u nasihat çok büyük şeydir. Toprak ne kadar verimli olursa olsun yağmur yağmadı mı bir mahsul alınamaz. İşte insan da bunun gibidir, ne kadar kabili- yetli olursa olsun vaaz-u nasihat dinlemeden kendisinde hayırdan bir şey olmaz.
Bütün dış görünüşler sevgiyi mahsul vermelidir; zira onlar sevgi içindir, sevgi onlar için değil. —Hans Denk
Reklam
Türkistan'ın Rus İşgali Altına Girişi
"Türkistan, kuzeyde Sibirya, güneyde Hindistan, doğuda Çin ve Batıda da Hazar Denizi ile çevrelenen ve beş milyon kilometre kareden daha geniş bir sahayı işgal eden büyük bir ülkedir. Dört mevsimin bütün hususiyeterine aynı zamanda haiz olan bu geniş ülkenin birçok yerlerinde yılda iki ve bazan da üç kere mahsül alınır. Bereketli topraklar, zümrüt gibi yeşil çayırlıklar ve ormanlar gayet boldur. Her türlü ziraate ve hayvancılığa müsait Türkistan toprakları, yeraltı servetleri bakımından da oldukça zengindir. O kadar ki, bugünkü Rus ağır sanayiinin temeli olan birçok madenler her biri binbir ecdad hâtırası taşıyan Ural ve Altay Dağlarından elde edilmektedir." - Moskof Mezalimi, Kadir Mısıroğlu, Sayfa 468
Sayfa 468 - Sebil Yayınevi - Müellifi: Kadir MısıroğluKitabı okuyacak
Batı yiyor... Hem de her ülkenin en iyi, en seçkin mahsul ve mamüllerini, çok kötü bir israf örneği vererek oburca yiyor, tüketiyor. Hâlâ çeşitli Afrika ülkelerinde açıktan ya da örtülü biçimde sürdürülen sömürgecilik geleneğiyle, emekler yok pahasına karşılanmakta, hatta, bazı yerlerde yerli halk sadece Batılı efendilerin yemesi için ürettiği kaliteli mahsulü kendisi yiyememektedir. Böylece Batılı, içinde açların, gariplerin gözü olan haksız ve haram gıdalarla besleniyor.. Acaba onun için midir, maddi gıdalarla alabildiğine beslenen, semizlenen vücutların bir türlü mutlu olamaması?
Allah, gökleri ve yeri yaratandır, semadan yağmur indirip onunla sizin için rızık olarak meyve (ve mahsul)ler çıkarandır, emri ile denizde akıp gitmesi için gemileri istifadenize veren, ırmakları da istifadenize verendir.
İbrahim/32Kitabı okuyor
Büyüklerin buyurduğu gibi: "Nasıl ki topraklara bir kere yağmur yağmakla ihtiyaçlar bitmiyor. Tekrar tekrar yağacak ki menfaat verecek. İşte imanda devamlı vaaz u nasihate muhtaçtır. Vaaz, kalp bahçesinin yağmurudur. Yağmur kesildi mi mahsul kesildi demektir."
Reklam
Yeniçeri Kıyafetleri
19. yüzyılda Almanya'nın Mülheim şehrindeki Ren Nehri'nin bir yakasında Almanlar, öbür yakasında Fransızlar oturuyordu. Fransızlar, her sene nehrin Almanlardaki kısmına geçip mahsulün tümünü toplayıp götürüyor. 0 sıralar, birliğini temin edemeyen güçsüz Almanlar ise buna fazla ses çıkaramıyorlardı tabii. Bir sene çareyi, durumu Osmanlı
Sayfa 106Kitabı okudu
Rezene saplarıyla donanmış benandantinin, süpürgedarısı saplarıyla donanmış cadılara ve büyücülere karşı savaşması… “Mahsul sevgisi”nden doğan bir mücadeleye tutuştukları şuuruyla, toplumlarına bereketli bir hasat, küçük tahıllar ve üzüm bağlarından oluşan bol yiyecek, yani aslında “yeryüzünün tüm meyveleri”ni temin etmeye çalışmışlardır. Bu, 16. yüzyılın sonuna kadar, Friuli’nin ana iletişim yolları dışında kalan marjinal bir bölgesinde olağanüstü bir canlılıkla varlığını sürdürmüş bir tarım ritüelidir.
İnsan yaşlandıkça kalbi katılaşıyor, adamları göre tanıya haklarında ilk önce duyduğu muhabbet azalıyor, alâka da gevşiyor. Onların nasıl bir mahsul olduklarını öğrendikten sonra, evvelki zamanımda olduğu gibi, hiçbirisinde hakikatin bir cüz'ü bulunabileceğine inanmıyor, ve hepsinin bir iklim, bir devir, bir muhit yetiştirmesi olduğunu görüyordum. (…) Fakat gençken, kalbimin cömertliğinden, ehemmiyet verebildiğim bu nevi ahbaplıkların hepsi de bezgin ruhum için artık eskimiş, tavsamış ve gözümden düşmüştü. Gençlikte içimden duyduğum gibi bu dünyanın bir sahibi değil, fakat bir misafiri olduğumu bir an unutamıyacak kadar anlayınca bunlar gittikçe daha kuvvetle hissettiğim fânîlik azabını artık oyalıyamıyor, bu zehirimi yatıştıramıyordu. Artık tesadüflerimizin her birinde Fahim Beye ancak kendi ruhî halimin tesiri altında kalan bir mâna veriyor ve mânasını kendinden kabul etmekten ziyade ben ona bahşetmiş oluyordum.
Bereket versin, Anadolu'nun bu yalnız kendisine mahsus dertleri yanında bunların gene yalnız kendisine mahsus çareleri vardır. Bunlardan en birincisi "rakı"dır. Burada felaketzade memur içer, müflis tüccar içer, fena mahsul çıkaran eşraf içer, senelerden beri aynı köşede bırakıldığı için içerleyen zabıt içer ve nihayet karısı ile geçinemeyen kaymakam içer.
hmmm
İyi bir mahsul için önce batakları kurutup tarla yapmazlar mı? Tohum sonraki iş. Bataklığa tohum ekemezsin. Bu memleketi yüceltmek mi istiyorsun, temizleyeceksin.
Sayfa 86 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları /E kitap
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.