Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.25
168 syf.
10/10 puan verdi
"Bu romanı büyük bestekârımız Eyyubi Bekir Ağa'nın ruhuna ithaf ediyorum" AHT
Mahur Türk müziği makamlarının en önemlilerinden biri, Tanpınar'ın romanlarında Ebubekir Ağa'nın, Dede Efendi'nin ve Neşati'nin mahur besteleri geçiyor.
“Gittin amma ki kodun hasret ile cânı bile
İstemem sensiz olan sohbet-i yârânı
"Cahilsin; okur, öğrenirsin. Gerisin; ilerlersin. Adam yok; yetiştirirsin. Günün birinde meydana çıkıverir. Paran yok; kazanırsın. Her şeyin bir çaresi vardır. Fakat insan bozuldu mu, bunun çaresi yoktur."
Mahur Beste, eksik, tamamlanamamış bir romandır bana göre. Kitabı okuyanlar bilir, kitabı giriş, gelişme, sonuç olarak kısımlara
160 syf.
8/10 puan verdi
Mahur Beste ne anlatıyor diye sorarsanız, en güzel açıklama kitabın içinde yer alan şu cümle: "Biliyorum, şimdi bana "O hâlde bu benim hikâyem değil artık." diyeceksiniz. Evet, öyle, artık sizin hikâyeniz değil. Sizin hikâyeniz olarak başladı, fakat arkanızdan o kadar büyük bir kalabalığı sahneye taşıdınız ki, sizin hikâyeniz olmaktan çıktı. Hepinizin hikâyesi, daha doğrusu yaşadığınız, yaşadığımız devirlerin hikayesi oldu. Bu kadar kalabalığı bir insanın etrafına toplayamazdım."
Tanzimat dönemi ve sonrasında bireylerin hayatında olan değişiklikleri ve toplumdaki etkilerini ele alıyor Mahur Beste. Müziğin medeniyet göstergesi olduğunu şöyle ifade ediyor: "Hidayet sanat ve musikidir."
Bölüm bölüm ilerliyor kitap. Behçet Beyle tanışarak başlıyoruz. Cavide'yi bekliyor. Bekliyoruz biz de sayfalarca ama Cavide gelmiyor, onun yerine Behçet Beyin babası İsmail Molla Beyefendi geliyor, eşi Atiye Hanım geliyor, kayınpederi Ata Molla geliyor; Talat Bey, Sabri hoca, Halit Bey, Agop Efendi, Soloski, Nuri Bey geliyor.
Behçet Bey'in yaşadığı çevreyle özellikle babasıyla olan zorlu ilişkisinin yanında, kitapta adı geçen diğer kişilerin hayatının bir kısmına şahit oluyoruz, iç çatışmalarına yol alıyoruz. Karakter analizini çok iyi bir şekilde yapıyor Tanpınar. Bir olay örgüsü yok, dönemin getirdikleri ile kişilerin hayatındaki duygu ve durum değişikliklerini anlatışı ve buna eşlik etmek ilk Tanpınar tanışması için güzeldi. Sırada nehir roman üçlemesinin diğer kitapları var.
Hüzün, huzursuzluk, yarım kalmışlık...
Behçet Bey, Atiye Hanım, İsmail Molla, Talat Bey ve meşhur Mahur Bestesi... Hangisine üzülsek, hangisinin derdiyle dertlensek..? Hangi karakteri okusak, hangisinin yerine koysak kendimizi, içimizde bir parçanın kırıldığını, yüreğimizin burkulduğunu hissedebiliriz. Sevilmemek de var, sevmemek de ve belki de en ağırı olan sevememek de. Alışkanlıkların bile örtemediği acılar da var..
Aslında bir üçlemenin ilkini oluşturan fakat daha sonra yazılan, yarım kalan bu roman sonraki kitapta (Bkz. Sahnenin Dışındakiler) nispeten tamamlanıyor ancak içimizde bıraktığı duygular her zaman yarım kalıyor. Bazen olmaz, olduramazsınız.. Behçet Bey ve Atiye Hanım'ın hikayesi böyledir.. Bir de üstünüzde uğursuz sayılan bir Mahur Beste varsa.. Bu besteyi sonraları Sahnenin Dışındakiler'de, Huzur'da hep göreceğiz üstümüze yapışacak adeta bize acıyı hatırlatacak.
Evlendiğin adamı sevememek kolaydır ancak bunun için gösterilen çabaların boşa gitmesi acı vericidir. Evlendiğin kadını uzaktan hayran hayran izlemek belki daha zordur. İçine kapanık çehrelerin acısı da budur.
Hiç sevilmemek, seni sevmek isteyenlerden kaçmak da acıdır. Behçet Bey; Ahmet Hamdi Tanpınar'ı bile şaşkına uğratmıştır. Biz nasıl normal karşılayalım. Atiye Hanım... kaderin cilvesine uğramıştır.
Yarım kalanı biz tamamlayabiliriz belki ama bazı şeyler hiç tamamlanmaz, Mahur Beste yarımdır, yarım kalanların romanıdır.
Yarım Bir Karakter Hikayesi
Öncelikle bu kitabı yeterince sevmediğimi belirtmeliyim. Kitap başlarda oldukça güzel gidiyordu ancak kitabın son bölümü olan "Mahur Beste Hakkında Behçet Bey'e Mektup" bölümünde romanı yazan karakterin de belirttiği gibi Behçet karakterinin romanın devamında işlenmemesi beni yarıda bırakılmışlık hissiyle doldurdu açıkçası. Ama bu
Tanpınar Enstitüsü
Şark ile Garp mukayesesi üzerine pek çok eser yazıldı, yazılıyor. Bu iki medeniyetin münasebetinden ortaya çıkan sonuçlar üzerine çeşitli sahalarda fikir yürütüldü, yürütülüyor. Roman, hikâye, deneme, şiir ve diğer türler aracılığıyla tartışıldı, tartışılıyor.
Roman alanında bu bahiste kaleme alınan eserlerin bizim edebiyatımızdaki ilk
"... Mazi Behçet bey için tehlikeli bir mıntıkaydı. Behçet Bey ömrünün tecrübeleri ne hatırladığında, kendisini teselli için "darülmihen" diye mırıldanırdı."
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Nehir Romanından ilki Mahur Beste; Tanzimat sonrası toplum hayatını sosyo-kültürel açıdan ele alır, değişim ve başkalaşımların da izlerini taşır.
Acı bir aşk hikayesi anlatılıyor dense de beklediğimiz üzere yoğun bir aşk teması işlenmemiş. Daha çok aile yapıları gözönünde tutularak dönem yansıtılmak istenmiştir. Eserde saat ve müzik motifleri kendini gösteriyor.
"Yazarın dili çok ağır." Şeklinde eleştiriler okumuştum ancak hiç de öyle değil. Dergâh yayınları bu konuda başarılı bir çalışma gerçekleştirmiş. Çok kolay okunan bir eser. Üstelik romanın dilini akıcı ve sürükleyici buldum.
Çok merak edilen Mahur Beste yazarla tanışmanız içinde güzel bi tercih olabilir.
Okuyacak olan herkese keyifli okumalar .
Parçalara bölünmüş zamanın aynası, Mahur Beste
Tanpınar' a göre sanat, yekpâre zaman ile taksim edilmiş yani parçalara bölünmüş zamanın arasındaki bağlatının arayışında insana lazım olan en temel şey. Fakat bu konun anlaşılması söylediğim şeyi iyice açıklamaktan geçiyor. Bu ifadeye göre varoluştan önce yekpâre bir zaman vardı, bu zaman kendi içinde dilsiz, biçimsiz ve bilinçsizdi.
Kitabı elime aldığımda bu kadar yoğun kişilik analizlerine maruz kalacağımı düşünmemiştim. Her satırda yeni biriyle karşılaştım duygudan duyguya geçtim, sanki bir trenin vagonundan hızla geçtiğim yerlerin rengarenk yağmurlar yağdırdığı vakitleri seyrediyordum. Düşen her damlada Behçet Bey'in hayatına girmiş birilerinin hikayesi vardı. Bir cam arkasından İstanbul'u Tanzimat döneminden itibaren her semtini gezerek gördüm, devrin buhranlarını, toplumun kızdığı,kırıldığı, değişip dönüştüğü zaman sarmalında seyahat ettim. Açıkçası bu kadar erken bitmesine de üzüldüm. Velhasıl okuyunuz efendim. Nice aşina yüz, nice bigane görünen fakat aynı marazlarla dolu devirlerde yaşamışlık hissiyle dolup taşacağınız satırlar bulacaksınız.
Romanın kahramanıdır Behçet Bey. Behçet Bey'in hayatına girmiş herkesin hayat hikayesi anlatılmış.
Karısı Atiye, kayınbabası Ata Molla, babası İsmail Bey, Mahur Beste'nin sahibi Talat Bey, Sabri Bey, Nuri Bey ve hatta genelev işletmecisinin hayatı.
Eser sayesinde Abdülhamid Han dönemi hakkında bilgi sahibi oluyoruz.
Kitabın son bölümünde hakim anlatıcının roman kahramanı Behçet Bey'e mektup yazması ilginç bir teknik olmuş.
"Sizin hikayeniz olarak başladı, fakat arkanızdan o kadar büyük bir kalabalığı sahneye taşıdınız ki, sizin hikayeniz olmaktan çıktı. Hepinizin hikayesi, daha doğrusu yaşadığınız, yaşadığımız devirlerin hikayesi oldu. (s.158)
Kitabın sonundaki bu cümle ile başlamak en iyi inceleme ve kitabı anlama yazısı olacaktır.
Dil, anlatım, olaylar, kişiler, işleniş her şey sizi Osmanlının son dönemlerinde bir köşke götürüp bırakıyor. Hadi izleyin diyor...
Kitaba başladığımda Behçet Beyin hikayesini okuyacağımı düşündüm ama öyle olmadı. Behçet Bey'in hikayesinin perde arkasında zibilyon tane insanın hikayesi anlatıldı.
Haa kötümüydü? ASLAAA..
O kadar çok kişinin hayatının bir sahnesini okuyorsunuz ki bir yerden sonra, kim kimin neyi oluyordu karışıyor ama yinede bu kitabı kötü anlamda etkilemiyor.
Atiye ve Behçet Beyin zoraki evliliğini okurken içimiz burkuluyor.
Ata Molla ve İsmail Molla'nın atışmalı, çekişmeli ve bol kıskançlıklı sohbetleri ve hatıralarını okurken yüzünüz gülüyor...
Yenilikçi düşünceler peşinde sürekli şarkı(doğu) eleştiren dinsiz hocayı okurken düşüncelere dalıyorsunuz...
Osmanlının son dönemine uzanıp toplumun haline bir göz gezdiriyorsunuz.
Birden kitap bitiveriyor...
Peki Mahur Beste ne mi?
Talat Bey'in karısının kendisini terk etmesi üzerine yazdığı eser. Kitabın çok az bir yerinde geçiyor olsada. Bağlantılı olduğu Atiye ve Behçet Bey'in hikayesinde hoş bir güfte bırakıyor...
Eski Osmanlı hanımları, İstanbul Beyefendileri kitapta cirit atıyor. Okuyun azizim. İnanın başka bir döneme ışınlanacaksınız.
"Sizi unuttuğuma, yarım bıraktığıma gelince l; bunda sadece haksizsiniz, içimde o kadar kuvvetle yaşıyorsunuz ki istesem de sizi bırakamam. Bununla beraber sizinle ulfetimi bir müddet için kesmege mecbur kaldım. Sizden biktigim için değil, hesaplarımi alt üst ettiğiniz için. Ne kadar velut, ne kadar sürükleyici siniz! Etrafimi peşinizden ayrılmayan bir yığın gölge ile doldurunuz. Bu kalabalığın karşısında kendime yeniden çeki düzen vermeğe çalışmamı zaruri görün."
Kendi yazdığı roman kahramanı yola bu şekilde mektuplasarak onu adeta canlandırır Tanpınar.
Mahur Beste, Behçet Bey'in hikayesi olarak başlar fakat babası İsmail Molla, kayinbabasi Ata Molla, genç yaşta ölen eşi Atiye hanım, onun ablalarinin ve enistelerinin hikayeleri,aile dostlarinin hikayeleri üzerinden Hamit devrinin sosyal hayati hakkında bize derinlemesine bilgiler verir.
Kahramanların ağzından siyasi ve sosyal konulardaki düşüncelerini açıklar.
Hemen başlanıp bitiriliveren kitaplardan olmamakla birlikte bende güzel bir etki bıraktı.
Yaşadığınız, yaşadığımız devirlerin hikâyesi
Mahur Beste okuduğum ilk Ahmet Hamdi Tanpınar romanı ve aynı zamanda burada ilk incelemesini yaptığım kitap. O yüzden kusurlarımı mazur görün lütfen.
Kitabın ilk bölümünde Behçet Bey yatağında uzanmakta ve düşünmekte. Hemen her gece gördüğü bir rüyadan, vefat eden eşinden, saatlere ve antikaya ilgisinden, eve gelecek genç bir hanımdan
Kitaba başlarken kitap hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Başta Behçet Bey'in hayat hikayesini okuycaz sandım ama bu sadece Behçet Bey'in değil herkesin hikayesi. Başta böyle bir kitap olduğunu bilseydim belki önyargı ile yaklaşır belirli bir olay olmadığı için okumak istemezdim. İyi ki de öyle olmamış. Dediğim gibi Behçet Bey'den başlayıp onun çevresindeki uzak yakın birçok kişinin hikayesini okuyoruz. Belirli bir olay olmamasına, yarım kalan şeyler olmasına rağmen karakter analizleriyle çok güzel bir kitaptı. Bilmediğim çok fazla kelime olmasına rağmen okurken beni çok zorlamadı. Kitapta en çok hoşuma giden şeylerle biri de sondaki Behçet Bey'e yazılmış mektuptu. Kitap okurken okuduğum satırlarda yazarı görmekten hoşlanıyorum. Burda yazar kendini son sayfalarda göstermiş olmasına rağmen hoşuma gitti. Herkesin sevebileceği bir kitap mı emin değilim ama bir şans verin. İyi okumalar
160 syf.
·
Puan vermedi
Behçet Beyin hikayesi olarak başlayan ancak daha sonra Behçet Beyin hayatına uzaktan yakından girmiş insanların tek tek hayatlarını anlatan bir roman.
Behçet bey ne oldu ki diye düşünürken kitabın sonunda yazardan olduğunu düşündüğüm bir mektuba yer veriliyor. Behçet beye yazılmış bir mektup. Neden onun hikayesini yarım bıraktığını açıklıyor bir nevi.
Romanda özellikle İsmail Molla ve Sabri Hocanın konuşmaları muazzamdı.
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın okuğum ikinci kitabı. Saatleri ayarlama enstitüsü nün etkisinden yeni çıkabilmiştim ki şimdi de Mahur beste...
Edebiyata çok hakim olmamakla birlikte şimdiye kadar okuduğum Türk yazarlar içinde Ahmet Hamdi benim için kurgu mucizeleri yaratan bir dahi.
Keyifli okumalar.