Öldü, işte o kadar, neden öldüğünün önemi yok, bir insanın neden öldüğünü sormak saçma bir davranış, ölüm nedeni zaman içinde unutulur, yalnızca o tek sözcük kalır, öldü
"... Doğarız, büyürüz ve ölürüz. Ölüm döşeğinde, son nefesimizi verirken, yaşadığımız hayatın beyhude olmadığını, derin bir gayesi bulunduğunu cümle aleme haykırmak arzusuyla yanıp tutuşuruz. Lakin pek çoğumuz dili bağlanır, sesi çıkmaz, çünkü ömrümüzü o'na emre gayretiyle değil, masıvaya tutunma çabasıyla harcamışızdır. Halbuki o'na ulaşma arzusu, karanlık bir dehlizde Seyehat eden yapayalnız ruhların nefisleriyle cenk edip ezeli ve edebi hayata dair mana kırıntılarını meşale gıbı parlayan birer zümrüt misali... "
Bu beyaz önlüklerın kelimelerle ürkütücü bir ilişkısı var, şimdiki zamanda cereyan eden bir konuşma yapmıyorlar da, alelade, kadim bir ölümü sakız misali çiğniyorlar sanki