"Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve O'na (yaklaşmaya) vesile arayın..." (Maide 5/35) İmam Taberî rh.a'in naklettiğine göre Atâ, Hasan-ı Basrî, Süddî, Katâde gibi tâbiînin büyük müfessir ve imamları, Allah cümlesine rahmet eylesin, bu âyet-i kerimedeki "vesile" kelimesinin, Allah Teâlâ'ya, O'nun razı olduğu ameller ve ibâdât ve taat ile yakınlık elde etmek olduğunu söylemişlerdir.
İbn Cerîr et-Taberî, Câmiu'l-Beyân, 4/567Kitabı okudu
Maide 5/35
Ey iman edenler! Allah'ın emrine uygun yaşayın ve O'na (araya aracılar koyarak değil, ibadet, Allah'ı çok anmak ve salih amellerle yaklaştırıcı ve rızasını kazandırıcı) sebep ve yol(lar) arayın. O'nun yolunda (malınızla,canınızla insanları kula kulluktan kurtarmak için İslam'ın hayatınıza hakim olması için) cihad edin ki kurtuluşa eresiniz.
Reklam
Ahkâf/5
O kimseden daha sapık kim olabilir ki, Allâh’ı bırakıp da, kıyâmet gününe kadar kendisin(in hiç bir isteğin)e hiçbir cevap veremeyecek olan (putlar gibi âciz) kimselere ibadet etmektedir. Üstelik bu (tapınıla)nlar o (tapa)nların duasından bile habersizdirler! Tasavvuf ve tevessül karşıtı bazı kimselerin bu ve benzeri âyetleri, mürşitlerine râbıta yapan veya Allâh-u Te`âlâ nezdinde yüksek mertebe sahibi olduğuna dâir hüsn-ü zanda bulunulan kişilerin kabirlerini ziyaret edip, onların yüzü suyu hürmetine Allâh-u Te`âlâ’dan bazı isteklerde bulunan kişiler aleyhine bir delilmiş gibi ortaya atmaları, ilgisiz bir şeyi konuya katmaktan başka bir şey değildir. Zira bu âyet-i kerîme Allâh’ı bırakıp da başkalarına tapanların, onlara yalvarışından bahsetmektedir. Tevessül ehli ise, Allâh-u Te`âlâ’ya ibadet ve duayı hiçbir suretle terk etmemekte, peygamberleri ve velîleri ise yine Allâh-u Te`â lâ’nın: “Sizi Bana ulaştıracak vesile arayın!” (Mâide Sûresi: 35) emri gereği, Allâh-u Te`âlâ’ya yaptıkları duanın kabulüne bir aracı edinmektedirler.
Büyükler, rabıtanın özü itibariyle şu âyetlere dayandığını belirtmişlerdir: Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyor: يَٓا اَيُّـهَـا الَّذ۪يـنَ اٰمَنُـوا اتَّـقُـوا اللّٰهَ وَكُونُوا مَعَ الصَّادِق۪ينَ “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve sadık kullarımla beraber olun” (Tevbe 9/119). يَٓا اَيُّـهَـا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّـقُـوا اللّٰهَ وَابْتَـغُٓوا اِلَيْـهِ الْوَس۪يـلَـةَ وَجَـاهِـدُوا ف۪ي سَب۪يلِـه۪ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ “Ey iman edenler! Allah’tan korkun, O’na yaklaşmaya vesile arayın. O’nun yolunda mücâhede edin ki kurtuluşa eresiniz” (Mâide 5/35). Her iki âyet-i kerime de takvayı emretmektedir. Takvayı elde etmek için birinci âyet-i kerimede Allah’ın sadık kulları ile beraber olunması emredilmiş; ikinci âyet-i kerimede ise takva yoluna sevkedecek bir vesileye yapışılması ve nefsi terbiye için bütün yolların denenmesi istenmiştir. İşte rabıta, Allah Teâlâ’nın sadık kulu ve kâmil dostu olan mürşid ile beraber olmanın bir şeklidir. Mürşide el verip intisap eden herkes onunla Allah yolundaki beraberliğine ilk adımı atmış olur. Onun terbiyesine giren kimsenin zâhirî beraberliği başlamıştır. Bu işte asıl hedef kalp ve gönül beraberliğidir. Kendisine gönül bağlanan kâmil mürşid, Allah’a ulaşmada en güzel bir vesiledir. Bütün bunların sonucu zikir ve edeptir, yani bütünüyle takva ahlâkıdır. Mürşidin Allah’a ulaşmada bir vesile ve vasıta olmaktan başka bir görevi yoktur.
5/Mâide Sûresi
35. Ey iman edenler! Allah'a karşı takva sahibi olun ve O'na yakınlaşmak için vesile arayın. O'nun yolunda gayret gösterin ki Kurtuluşa eresiniz. 36. Yeryüzünde olanların tamamı ve bir o kadarı daha, Kafirlerin olsa ve Kıyamet Günü'nün azabından kurtulmak için bunları karşılık olarak verseler, bu onlardan asla kabul edilmeyecektir. Onlar için elem verici bir azap vardır.
Ey iman edenler! Allah’tan korkup sakının ve (sizi) Allah’a (yakınlaştıracak) vesileler arayın. Allah yolunda cihad edin. Umulur ki kurtuluşa erersiniz. (5/Mâide, 35)
Reklam
Maide Suresi 35. Ayet
Allah'tan korkun. O'na yaklaşmaya yol arayın (5-Maide) (6. Cüz-3. Hizb)
Sayfa 112 - Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları Haziran 2015
"'Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının, ona yaklaşmaya vesile arayın ve onun yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz" (Maide 5/35). Hafiz Imâdüddin b. Kesìr [rahmetullahi aleyh] bu âyetin tefsirinde şöyle buyurmuştur: "'Vesile, maksadı elde etmeye ulaştıran şeydir. " İsmail Hakki Bursevì (rahmetullahi aleyh] şöyle buyurmuştur: "Bu âyet-i kerime vesile aramayı apaçık emretmektedir. Bu vesile elbette gereklidir. Çünkü Allah Teâlà' ya ulaşmak ancak vesileyle gerçekleşir. Vesileden maksat, hakikat âlimleri ve tarikat şeyhleridir.
Sayfa 135 - SemerkandKitabı okuyor
Ayetlerimizi yalanlayanlar karanlıklar içinde kalmış sağır ve dilsizlerdir.¹ Allah dilediğini (layık olanı) saptırır; dilediğini (layık olanı) da doğru yola ulaştırır.² (Enam:39) *Dipnot 1: ¹Benzer mesajlar: Bakara 2:18, 171; Hûd 11:24. *Dipnot 2: ²Benzer mesaj: A'râf 7:155. Bu ayet imanın bir "alın yazısı" olmayıp irade ile tercihin sonucu olduğu gerçeğine aykırı değildir. Çünkü Yüce Allah'ın müdahalesi dileyene ve dilediğine yani layık olanadır. Zaten ayetin ilk kısmında, ayetleri yalanlayan ve karanlıklar içinde kalmayı tercih edenlerden söz edilmektedir. Bu ayetteki saptırma ve hidayet fiilleriyle ilgili ifadeler, sonuçta Yüce Allah'ın yarattığı şeyler olarak görülmelidir. Ancak konuyla ilgili diğer pek çok ayette yer alan bilgilere bakıldığında Yüce Allah'ın yarattığı hidayet ve sapkınlık, kulların tercihinin (iradesinin) ve Yüce Allah'ın layık görmesinin sonucudur. Benzer mesajlar: Âl-i İmrân 3:129; Mâide 5:18, 40; Ra'd 13:27; İbrâhîm 14:4; Nahl 16:93; Hacc 22:16; Fâtır 35:8; Fetih 48:14; Teğâbun 64:11; Müddessir 74:31.
Sayfa 131
64 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.