Ordinaryüsün Fahiş Yanlışları Türk dili ve tarihi üzerinde çalışan Batılı bilginlerden birçoğu Akdeniz’den Çin içlerine kadar yayılan ve kendilerine “Türk” diyen insanları, ilmi görüşle, tek bir millet saydığı gibi, bazıları da İstanbul’dan Çin içlerine kadar uzanan geniş bölgede, mesela İstanbul Türkçesi konuşarak herkesle anlaşmanın kabil
Kitap Tahlili – Dede Korkut “Aylı Kurt” neşriyatının beşinci olarak Orhan Şaik Gökyay tarafından neşrolunan Dede Korkut umumiyetle Türkiyat âlemi için mühim bîr hâdise teşkil edilmektedir. Büyük hacımda 250 sayfalık bir eser olan bu kitabın basılışının iki yıl sürdüğünü söylemek, ona verilen emeğin derecesini göstermeğe kâfidir. Eserin değerini
Reklam
416 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Şefika
Serra Menekay, edebiyat dünyasında Kırım ile ilgili eser yokluğundan yakınmış yakınmakla da kalmamış bu boşluğu doldurma adına da kalemi eline almış Kırımlı bir Kadın. Hekimlik gibi zor ve meşakkatli bir işin yanında yazarlığı ile boy vermiş yazım dünyasına. Şefika isimli eserinde yazar, İsmail Gaspıralı'nın kızı etrafında Kırım'ın tarihine,
Şefika
ŞefikaSerra Menekay · Galeati Yayıncılık · 201749 okunma
GASPIRALI İSMAİL BEY VE TERCÜMAN Gaspıralı İsmail Bey, 1879 yılında gazete çıkarmak için Çar hükümetine müracaatta bulunduysa da red cevabı aldı. Rusya Türkleri'nin milli benliklerini kaybetmemeleri için mutlaka devamlı bir gazetenin lüzumunu duyan İsmail Bey yılmadı. Bu sefer de 1881 yılında "Tonguç, Kamer vs." adlarını taşıyan
Ğadir-i Hum’un Aslı Nedir? Prof. Dr. Mehmet Azimli
Şia’nın Hz. Ali’nin, hilafete Hz. Peygamber tarafından atandığına dair önemle ileri sürdüğü delillerin başında Ğadir-i Hum olayı gelir.[1]Bu anlatıma göre özetle; Hz. Peygamber Veda haccı dönüşüĞadir-i Hum[2] mevkinde Hz. Ali’nin elinden tutmuş ve onun kendinden sonra halife olmasını vasiyet ettiği anlamına gelen sözler söylemiştir.[3]Dahası
Kurtuluş Savaşı'nın ateş çemberinden geçen Türk halkı, yalnız kendi alınyazısının kaygısında bir millet olacak, alınyazısını kendi iradesiyle belirleyecektir. Millet-devlet kadrosunda Türk milleti, eşit vatandaşlardan oluşmuş bir topluluktur. Bu kökten bir değişikliktir. Artık devletin sahibi ve efendisi, hanedan veya halife değildir. Türk bireyleri tebaa değil, eşit vatandaştırlar. “Millî iradeyi hâkim kılmak” (1919) ilkesi kökten bir devrimi ifade etmekteydi ve 29 Ekim 1923'te bu ilke, mantıkî sonucuna erişmiş, Türkiye bir Cumhuriyet olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Cumhuriyet, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” sözünde ifadesini bulur. Bu ilkeyle, Osmanlı siyasî sistemi, kökünden yıkılmıştır. Atatürk, bunu kesin biçimde ifade eder: “Yeni Türkiye'nin eski Türkiye ile hiçbir ilgisi yoktur. Osmanlı hükümeti tarihe geçmiştir. Şimdi yeni bir Türkiye doğmuştur” (Atatürk, Nutuk, II, 437).
Sayfa 385Kitabı okudu
Reklam
114 öğeden 101 ile 110 arasındakiler gösteriliyor.