Ne güzel şeydi insanın insana güvenmesi, sevmesi! Issız dağ başında karşılaşan, ayrı dilden ayrı dinden silahlı insanların, cigara alıp vermesi, birbirine gülerek iyi yolculuklar dilemesi!
Umutları...
Bellekleri yangın, ölüm, ırza geçme hikâyeleriyle doluydu. Yangınlar çıkarılır; buğday ambarları, samanlıklar, ahırlar, köy evleri yanar, yalazların ışığında, evsiz kalan günahsız insanlar, yangından kurtarabildikleri küçük çocukları, yaşlıları, kırık dökük eşyalarıyla oradan oraya atarlardı kendilerini. Damlarından uğrayan atlar, inekler, keçiler alevler arasından çıkış yolu bulabilmek için sağa sola atılırlardı. Sabah evinden sapasağlam çıkan erkeklerin gece yarısından sonra ölüsü kapısına bırakılır ya da yol kıyısında ölü bulunduğu haberi gelirdi. Genç kızlar, kadınlar zevk için, salt kirletilmiş olmak için kirletilirlerdi. Ölüler gözyaşlarıyla gömülür, ırzına geçilen kadınlar arasında delirenler, kendini öldürenler olur, yangınların ardından felakete uğrayanlar, bir beygire ya da bir yük arabasına yükledikleri kurtarabildikleri eşyalarıyla, kaç kuşaktır yaşadıkları köylerinden, tam olarak nereye yerleşeceklerini, ne iş tutacaklarını bilmeden göç ederlerdi. Umutları, yeryüzünde kimsenin kendilerini düşman görmeyeceği bir köşe bulabilmekti yalnız.
Reklam
Ne güzel şeydi insanın insana güvenmesi, sevmesi!
Sayfa 174
İlgiyle, bilgiyle, üzülerek okuyup bitirdiğim bir kitap. Teşkilatın İki Silahşörü Soner Yalçın 330 Sayfa-2019 Kırmızıkedi Yayınları Biri meşrutiyetin silahşörü dede Yakup Cemil, diğeri Cumhuriyet'in silahşörü torun Yakup Cemil. Şimdiki Yakup Cemil kod adlı kişi, İtti- hat ve Terakki’nin silahşoru Yakup Cemil’in kardeşi Mehmed Hüsnü’- nün
İnsan bir umuda kapılır, sonra o umudun gün günden gerçekleşeceğine inanır; yüreğinde en küçük bir kuşkuya yer veremez olur. O kadar ki yemin et deseler yemin eder, sonunda da umutları gerçekleşir; haklı çıkar. Yalnız ben değil, birçoklarımız o türlü bir umutla izliyorduk Mustafa Kemal'in haberlerini.
Sayfa 149Kitabı okudu
Reklam
İnsan bir umuda kapılır sonra o umudun gün günden gerçekleşeceğine inanır, yüreğinde en küçük bir kuşkuya yerveremez olur, o kadar ki yemin et deseler yemin eder, sonunda da umutları gerçekleşir, haklı çıkar. Yalnız ben değil, bir çoklarımız,o türlü bir umutla izliyorduk Mustafa Kemalin haberlerini.
Sayfa 149Kitabı okudu
Mustafa Kemal Paşayı, Balkan Savaşından az önce, Selânikte görmüştüm. Güzel adamdı. Güneşli güzel günleri andırıyordu. Güzellikten de çok duruşuyla, fiziğiyle görene bir şeyler anlatıyordu. Binbaşı olmalıydı o sıralar. Paşaların, alay kumandanlarının arasında, yüz subayın arasında seçiliyor, insan ilk bakışta onu görüyor, bir görünce de bir daha dönüp bakmak isteği duyuyordu. Yenilgi ile bağdaşacak insan değildi o. Ondan gelen haberler umutlarımı arttırıyor, güzel şeyler doğuyordu içime.
Sayfa 149Kitabı okudu
Dini dili ne olursa olsun her insan doğup büyüdüğü, ekmeğini kazandığı toprak üstünde, korkusuz, güven altında yaşadığı oranda kendini mutlu duyuyordu. Bir ülkeyi yönetenlere düşen şey, toprakları üstünde yaşayanlar arasında, dilden, dinden gelen ayrıcalıkları yok etmek, ortadan kaldırmaktı.
toprakların dili, dini yoktu. Dinlerin ya da dillerin değil üzerinde doğup yaşayanlarındı toprak.
Reklam
Özellikle 1900'lü yılların başında cereyan eden Mekedonya Hadiseleri yurt dışındaki Jön Türklerin de ilgi alanına girmiştir. Babıali, bölgedeki olayları yatıştırmak için ve idareyi yenilemek amacıyla 1902'de merkez Selanik vilayeti olmak üzere, Manastır ve Kosava'yı ihtiva edecek şekilde Vilayat-ı Selase Umumi Müfettişliği kurmuştur. Ancak bölgede kurulan bu yeni yapı da komitacı hareketlerin önüne geçemezken, Makedonya sorunu II. Meşrutiyet'in ilanından sonra da gündemini koruyarak, Balkan Savaşları'nın en önemli konularından biri olmuş ve 1913 yılına gelindiğinde Balkan devletlerince paylaşılmıştır.
Sayfa 50 - Mavi Gök YayınlarıKitabı okudu
O yaşa kadar yürek diye bir şey taşıdığının farkında bile değildi göğsünde.Bir gün olsun vuruşlarını duymamıştı.O tasasız yüreğinin vuruşlarını ilk kez duydu
121 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.