Bilinmektedir ki, bir orduyu oluşturan neredeyse her birey, yaşayan bir makinenin canlı organları, parçalarıdır. Bu makineyi işleten; her organını, her parçasını harekete geçiren araç buharla çalışan motorlar değildir. Orduya hareket veren araç, ordu makinesini oluşturan canlı organların zihinlerindeki güç ve kanlarındaki ruhtur. Bu zihinlerde ve bu kanlarda, gereken kuvvet ve akım hızı bulunmazsa makine durur ve başka hiçbir güç onu işletemez.
Böyle bir makinenin çalıştırılması için herhangi bir yada birkaç makinistin sanat ustalığı da yeterli olmaz ve bunu yerini tutamaz. Çünkü bu uyuşuk zihinlerden, ve durgun kanlardan oluşmuş yığınlar, taş, demir ve odun yığınlarından daha eylemsiz daha ağırdır.
Taş ve odun yığınları, balya haline konarak küçük bir kaldıraç yardımıyla kolayca harekete geçirilebilir. Fakat o bütünü oluşturan, büyüklü küçüklü birlik balyaları halinde bulunan durağan kafalı insan yığınlarının yönlendirilmesi ve hareketlendirilmesi için gereken gücün, kaldıracın düşünce ve ruh varlığında kendini göstermesi beklenir. Ve uygulama noktası zihinde, yürekte aranır...