İki dünya savaşını da bu geri zekalıların başlatmış olmalarına şaşırmamak gerekiyordu.Birbirlerinden o kadar çok korkuyorlardı ki aynı metroda beş yüz kişi yolculuk yaparken duyulan tek ses makine gürültüsüydü.Halkı aptal ama azınlıkları var olma çabası içinde yarı tanrılar yaratmış bir toplum.Sömürmeye ve sömürülmeye hayatın amacı olarak bakan bu açık tenli ırk,belki de doğanın en büyük hatasıydı. Atom bombası oraya atılmalıymış.Deniz olmalıymış orada.Balıklar bile daha iyi geçinirmiş birbirleriyle.
O değil de çamaşır makinesinde niye cam pencere var. Koca makine yalan mı söyleyecek yıkıyor işte. Baho
Reklam
Ne kadar korkunç olurlarsa olsunlar,şu nokta daima aklimizda:Bunlar benim iradem dışında olan işler.Önüne geçmek için ne yapabilirim? Yalvarmak mı? Asla... Ne faydası var ki ? Dilimiz ayrı,dünyamız ayrı... Kuzunun kurda yalvarması gibi bir şey olur. Çünkü bana işkence edenler de ,birkaç ruh hastası bir yana,bunu sadece zulüm olsun diye yapmiyorlar... Vazife diye başlamışlar... Ruhunu ekmek parasına satan her insan gibi yavaş yavaş alışmışlar,birer makine haline gelmişler. Bizi onlardan asıl iğrendiren ,daha ziyade insanın böyle bir makine haline gelmesi. Evet,ben ben olarak ve o o olarak kaldıkça,aradaki mesafe muhafaza edildikçe işkence ve dayak o kadar mühim değil.
Sayfa 115Kitabı okudu
okul varlığının en yüksek görevi nedir insandan bir makine yaratmak NİÇE
Bilinmektedir ki, bir orduyu oluşturan neredeyse her birey, yaşayan bir makinenin canlı organları, parçalarıdır. Bu makineyi işleten; her organını, her parçasını harekete geçiren araç buharla çalışan motorlar değildir. Orduya hareket veren araç, ordu makinesini oluşturan canlı organların zihinlerindeki güç ve kanlarındaki ruhtur. Bu zihinlerde ve bu kanlarda, gereken kuvvet ve akım hızı bulunmazsa makine durur ve başka hiçbir güç onu işletemez. Böyle bir makinenin çalıştırılması için herhangi bir yada birkaç makinistin sanat ustalığı da yeterli olmaz ve bunu yerini tutamaz. Çünkü bu uyuşuk zihinlerden, ve durgun kanlardan oluşmuş yığınlar, taş, demir ve odun yığınlarından daha eylemsiz daha ağırdır. Taş ve odun yığınları, balya haline konarak küçük bir kaldıraç yardımıyla kolayca harekete geçirilebilir. Fakat o bütünü oluşturan, büyüklü küçüklü birlik balyaları halinde bulunan durağan kafalı insan yığınlarının yönlendirilmesi ve hareketlendirilmesi için gereken gücün, kaldıracın düşünce ve ruh varlığında kendini göstermesi beklenir. Ve uygulama noktası zihinde, yürekte aranır...
Birçok ülkenin ekonomisi durgunluğa bırakıldı, topraklar ekilmedi, yeni makine yatırımları yapılmadı, halkın geniş kesimleri çalıştırılmadı ve yarı aç yarı tok, devlet yardımına terk edildi. Ama bu da askeri bakımdan güçsüz düşülmesine yol açtı ve getirdiği yoksunluklar açıkça gereksiz olduğundan, muhalefeti kaçınılmaz kıldı. Üretimin sürdürülmesi, ama ürünlerin dağıtılamaması gerekiyordu. Uygulamada bunu gerçekleştirmenin tek yolu da savaşın sürekli kılınmasıydı. Savaşın asıl yaptığı yok etmektir; ama ille de insanları yok etmesi gerekmez, insan emeğinin ürünlerini de yok eder.
Reklam
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.