İnsanların Tanrı'ya inanmayı bıraktıktan sonra, artık hiçbir şeye inanmadıkları söyleniyor. Aslında durum bundan daha kötü... Artık her şeye inanıyorlar. MALCOLM MUGGERİDGE
Bu kitap, cumhuriyetle beraber oluşturulmak istenen yeni bir "din" olan Kemalizm'in inşâ sürecini anlatıyor.
Son 300 yıldır Batı'ya "öykünme" ile başlayan öksüz ve köksüz fikir ve düşünce maceramızda iş en son "tapma" noktasına geliyor.
Bu tapınma sırasıyla;
Batı ya ve Batılı değerlere,
Ulusa ve
Malcolm Muggeridge, “Bir Yirminci Yüzyıl
Tanıklığı” yazmış:
Son günlerde, arada bir yaptığım gibi geriye dönüp yaşantıma baktığımda beni en çok sarsan, bir zamanlar bana çok önemli ve cazip
gelen şeylerin şimdi boş ve saçma görünmesi oluyor. Örneğin, her türlü aldatıcı kisvesi içinde başarılar; tanınmak ve övülmek; para
kazanmak, ya da kadınları baştan çıkarmak, ya
da yolculuğa çıkmak,
dünyanın bir orasına, bir burasına, Şeytan gibi
bir aşağı bir yukarı gidip
gelmek, Gösteriş Dünyası’nın sunduğu şeyleri açıklamak ve yaşamak
gibi apaçık zevkler.
Geriye baktığımda, bütün bu kendini tatmin denemeleri, Pascal’in
“toprağı yalamak” dediği türden, salt fantezi gibi görünüyor.
MALCOLM MUGGERIDGE'E göre ise "Televizyon insanları kofllaştırmayı amaçlamıyor, insanların kofluğunu ortaya çıkarıyor." Televizyonu, hiçbir zaman, nefret ettiğim ya da bakmaktan kendimi alıkoyamadığım büyülü bir kutu olarak algılamadım. Ancak, günümüz televizyonuna bakışım yine de ikilemli bir soruyu içermekte: Televizyon dünyayı daha yakından tanımamızı sağlayarak ufkumuzu mu genişletiyor, yoksa kaçmaya çalıştığımız dünyayla aramıza mesafe koymamızı sağlayan bir araç mı?
Mevlana'nın şu sözleriyle başlamak istiyorum:"Sopayla kilime, halıya vuranın gayesi, kilimi dövmek değil, onun tozunu ve kirini almaktır."
Hayat koşturmacasıyla geçen günlerimizde bu kitabın bazı noktalarda tozumuzu alacağı düşüncesindeyim.Yazar bazı noktalara yaklaşımımız, onların hayatımızdaki yeri ve önemini de sorgulatıyor.
Örneğin para;
İnsan ilişkilerinin yerini parayla ilişki mi alıyor? Amerika yerlilerinin sorduğu gibi,"Dünyada yenecek bir şey kalmadığı gün parayla mı karnımızı doyuracağız?(Sayfa 96)
Burda cümlenin orjinal halini paylaşmakta yarar olduğunu düşünüyorum:"Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık tutulduğunda; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak!"
Televizyon;
Malcolm Muggeridge'e göre "Televizyon insanları koflaştırmayı amaçlamıyor, insanların kofluğunu ortaya çıkarıyor."(Sayfa 103)
Televizyon dünyayı daha yakından tanımamızı sağlayarak ufkumuzu mu genişletiyor, yoksa kaçmaya çalıştığımız dünyayla aramıza mesafe koymamızı sağlayan bir araç mı?(Sayfa 103)
Psikoloji alanında yazılmış çok güzel bir eser. Keyifli okumalar..
Malcolm Muggeridge, “Bir Yirminci Yüzyıl Tanıklığı” yazmış:
Son günlerde, arada bir yaptığım gibi geriye dönüp yaşantıma baktığımda beni en çok sarsan, bir zamanlar bana çok önemli ve cazip gelen şeylerin şimdi boş ve saçma görünmesi oluyor. Örneğin, her türlü aldatıcı kisvesi içinde başarılar; tanınmak ve övülmek; para kazanmak, ya da kadınları baştan çıkarmak, ya da yolculuğa çıkmak, dünyanın bir orasına, bir burasına, Şeytan gibi bir aşağı bir yukarı gidip gelmek, Gösteriş Dünyası’nın sunduğu şeyleri açıklamak ve yaşamak gibi apaçık zevkler.
Geriye baktığımda, bütün bu kendini tatmin denemeleri, Pascal’in “toprağı yalamak” dediği türden, salt fantezi gibi görünüyor.
Son günlerde, arada bir yaptığım gibi geriye dönüp yaşantıma baktığımda beni en çok sarsan, bir zamanlar bana çok önemli ve cazip gelen şeylerin şimdi boş ve saçma görünmesi oluyor. Örneğin, her türlü aldatıcı kisvesi içinde başarılar, tanınmak ve övülmek; para kazanmak, ya da kadınları baştan çıkarmak, ya da yolculuğa çıkmak, dünyanın bir orasına, bir burasına, Şeytan gibi bir aşağı bir yukarı gidip gelmek, Gösteriş Dünyası'nın sunduğu şeyleri açıklamak ve yaşamak gibi apaçık zevkler. Geriye baktığımda, bütün bu kendini tatmin denemeleri, Pascal'in "toprağı yalamak" dediği türden, salt fantezi gibi görünüyor.
Malcolm Muggeridge
***
İnsanların Tanrı’ya inanmayı bıraktıktan sonra, artık hiçbir şeye inanmadıkları söyleniyor bize.
Aslında durum bundan çok daha kötü…
Artık her şeye inanıyorlar.
Malcolm Muggeridge
MALCOLM MUGGERIDGE'E göre ise "Televizyon insanları koflaştırmayı amaçlamıyor, insanların kofluğunu ortaya çıkarıyor." Televizyonu, hiçbir zaman, nefret ettiğim ya da bakmaktan kendimi alıkoyamadığım büyülü bir kutu olarak algılamadım. Ancak, günümüz televizyonuna bakışım yine de ikilemli bir soruyu içermekte: Televizyon dünyayı daha yakından tanımamızı sağlayarak ufkumuzu mu genişletiyor, yoksa kaçmaya çalıştığımız dünyayla aramıza mesafe koymamızı sağlayan bir araç mı?