Malherbe başka bir yaşam olup olmadığından emin değildi ve kendisine cennetten ya da cehennemden söz edildiğinde şöyle derdi: "Herkes gibi yaşadım, herkes gibi ölmek ve herkesin gittiği yere gitmek isterim."
Sayfa 152Kitabı okudu
Malherbe'in, merhum Rahip Brémond'dan beri çok tanınan bir mısra'ı vardır: "Meyvalar, çiçeklerin (de) va'dini geçecek", der. Galiba güzel sanatlarımız yavaş yavaş böyle bir feyiz devrine giriyor.
Sayfa 453Kitabı okudu
Reklam
Avrupa, mâzisine hürmetkârdır, şaheserleri hırsların ve heveslerin tasallutuna terk etmez; Montaigne'i yirminci asır Fransızına, onaltıncı asrın garip imlası ile sunar, Rabelais'nin tek kelimesine dokunmaz; hele Malherbe'den sonrakiler bir Corneille, bir Racine, bir Moliére... çağdaş bir yazardan daha çok çağdaş hayatın içindedirler. Bir Dante'yi, bir Shakespeare'i, bir Milton'u değiştirmek kimin haddine?
Sayfa 310 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Kargaşa dönemlerinde yaratan kişiler: Shakespeare, Milton, Ronsard, Rabelais, Momaigne, Malherbe .
Sayfa 185
Tanrıların Koruduğu Simonides
“Üç türlü kimse var ki bu dünyada Ne kadar övsen o kadar kârlı çıkarsın: Kimdir bunlar? Tanrılar, metresin ve kralın. Malherbe böyle der, ben de katılırım ona. Geçerli bir öğüt bu, bütün çağlar için.”
Sayfa 34 - E-kitap
"Gül de diğer güller gibi yaşadı Ancak bir sabah sürdü ömrü. " *** Fransız şairi François de Malherbe'in, en yakın dostu Du Perrier'in, kızının ölümünden sonra duyduğu derin acıyı avutmak için yazdığı şiirden bir parça.
Reklam
Hüzünlü düşlemler kadar yapışkan çamsakızı yoktur. MALHERBE
Bir Dil Nasıl Güzelleşir?/ "Uyduruk" Kelimeler
Çünkü Malherbe, bir dil nasıl güzelleşir? Bunun sırrını kavramıştı. Çünkü Malherbe Fransızcayı, Fransa kadar candan seviyordu. Çünkü Malherbe, ana dili üzerinde sevgi ile, bilgi ile, şuûrla ve sabırla işliyordu. Ona tek bir uyduruk kelime katmıyor, onu Fransız halkının kullandığı kelimelerin en güzellerini seçerek güzelleştiriyordu.
Sayfa 40 - Kubbeli Neşriyatı
Şiirde Sesli Harflerin Çeşitliliği
Malherbe'in bu mısraları söylemek için bulduğu mûsikî sırrı, seslerin tenevvüü esâsına dayanıyordu. Şâir hemen her mısraı bir bütün cümle hâlinde söylüyor ve bu mısrâların hemen hepsinde dilin bütün seslerini kullanmaya çalışıyordu. A, e, i, o, u, ö, ü sadâlarıyle sesli kelimeleri bir mısrâ içinde toplayarak ve bir sesten ötekine geçerek; kalından inceye, inceden kalına atlayarak, dilde büyük bir musıki sağlıyordu. Aynı sesli harfi, meselâ a veyâ e sesini, o da mecbur kalmadıkça üst üste iki defâdan fazla kullanmıyordu.
Sayfa 38 - Kubbeli Neşriyatı
52 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.