1771’de Jutland’lı Kölmer adlı bir tüccar -ki Mısırda uzun yıllar kalmış ve Avrupaya dönüşünde doğuda öğrendiği Maniheizme dayanan gizli bir doktrini geliştirmişti- Fransa’ya giderken Maita’ya uğramış ve burada Cagliostro ile buluşmuştu. Bu buluşma halk arasında büyük bir hoşnutsuzluk yarattığı için Kölmer, ‘Malta Şövalyeleri’ tarafından adadan kovularak, Avignon ve Lyons kentlerine gitmişti. Buradaki ‘Illumine’ler arasında birkaç taraftar bulmuş ve aynı yıl Almanya’ya giderek orada Weishaupt’la karşılaşmıştı. Kölmer, Weishaupt’u gizli doktrininin bütün sırlarına inisiye etmişti. Barruel’e göre, VVeishaupt beş yılını sistemi üzerinde düşünmekle geçirmiş ve sonunda 1 Mayıs 1776’da ‘Illuminati’ ismini bulmuştu. Weishaupt kendine de ‘Spartacus’ takma adını uygun görmüştü.
Rahmetli Aytunç Altındal'ın muazzam bir kitabı. Hristiyan dünyasını derinliğiyle ele alan; Vatikan'ın, Malta'nın, Dinler Arası Diyalog meselesinin, papaların dikkatle ele alındığı sürükleyici bir kitaptı.
Günümüz dünyasına ve Türkiye'sine de yazıldığı tarihte ışık tutan bir eser niteliği taşıdığını söylemeliyim.
İhraç malı olarak sadece "Dualar ve Emirler"i olan bir devletin, dünyanın en kalabalık topluluğunu yönetip dünyanın en zengin devletlerinden biri olabilmesi "Vatikan Mucizesi"nden başka hangi kelimelerle tanımlanabilir ki? 2000 yıldır ayakta kalan Hıristiyanlık ve onun en güçlü temsilcisi Vatikan'ın gücünün kaynağı nedir?
Tarihte nice hanedanlar gelip geçmiş, nice devletler kurulup yıkılmışlar, nice barış antlaşmaları en çok 40-50 yıl dayanabilmişken, Papalık bütün bu altüst oluşlardan kendini koruyup ayakta kalmayı başarmıştır. Üstel.K bunu, tüm bu olayları kenarda durup seyrederek değil, tam tersine bütün çalkantıların ve sorunların tam ortasında yer alarak başarmış ve kaybedenler daima başkaları olmuştur.
Vatikan ve Tapmak Şövalyeleri'nde Aytunç Altındal dünyanın siyasal, eko-nomik ve askeri güçler dengesinde önemli bir yere sahip olan Vatikan'ı, yüzyıllar boyunca Papalara hizmet eden ve Malta Şövalyeleri aracılığıyla bugün de varlığını sürdüren "Tapınak Şövalyeleri"ni anlatıyor. 1453'te tarih sayfalarından silinen Bizans'ın günümüzdeki devletsiz imparatoru Paleolog Hanedanı, bağlı oldukları Şövalye tarikatları ve Tapınak Şövalyeleri'nin inisiyatifinde yürüttükleri gizli faaliyetleri Türkiye'de ilk kez bu kitapla açıklanıyor.
"Hospitalier Şövalyeleri" ya da Hastane Şövalyeleri, ilk bakışta ilginç gelen isimleriyle bu tarikat, 1023 yılında Müslüman hâkimiyeti altındaki Kudüs'te kurulan bir Hıristiyan hastanesinden yola çıkar.
Amalfililer adındaki bu hastane, 1099'da Hiristiyanların Kudüs'ü ele geçirmesinden sonra dini ve askeri bir merkeze dönüşür. Haçlı ordularında seçkin birlikler olarak hizmet veren bu tarikatın şövalyeleri, Ortadoğu'dan sonra önce Rodos'a, Rodos'un Osmanlılar tarafından fethinden sonra ise Malta'ya sığınmışlardır. Siyah üzerine beyaz haçlı amblem ve giysileriyle tanınan bu tarikat hâlâ etkindir ve çeşitli Avrupa başkentlerinde hastaneleri bulunmaktadır. Templar tarikatının bazı mal varlıkları sonradan bunlara devredilmiştir.
Boş inançlılar ve yobazlardansa tanrıtanımazların yanın da yaşamak daha çok hoşa gider elbet. Fakat tanrıtanıma zlık ve yobazlık, insanlığı parçalayıp yiyebilen iki canavardır. Şu farkla ki; tanrıtanımaz yanlışına rağmen, ak lının dengesini korur; bu da onun tırnaklarını söker. Oysa yobaz, devamlı bir sayıklama nöbeti içindedir. Bu nöbet de
Bu arada Rodos'tan çıkarılmış ve Malta'ya yerleşmiş bulunan şövalyeler aynı zamanda Trablusgarb'ı da ellerinde bulunduruyorlardı. Doğu ile Batı Akdeniz'i birbirine bağlayan Trablusgarb 14 Ağustos 1551'de Osmanlı donanması tarafından alınmıştı.