Bir sosyal topluluğun toplum itibarıyla ıslahı o topluluğu oluşturan fertlerin şahıs itibarıyla iyileşmesine, feyzine bağlıdır. Ne zaman Türkler içte ve dışta şahsen yükselirler, güçlenirler, maddeten ve mânen, fikren, ilmen, kudret ve servet sahibi olurlarsa gide gide yegâne bu Türk devleti de o feyizlerin meyvesini görmeye, toplamaya başlar. Yoksa biz çabamızı, yeteneklerimizi bu yüceliklere harcayacağımız yere içte ve dışta kendimizden, hükümetimizden âcizâne, miskinâne, şikâyete, sızlanmaya vakfedersek, kuruya maluma ilân kabilinden olmak üzere aleyhte bulunmaktan başka bir meslek sahibi olamazsak yani yaramıza bir yara daha katmakla uğraşırsak, netice şimdiye kadar olduğu gibi, aydınlığa değil karanlığa çıkar. Ey koca Türk! Hâli beğenmedin, hoş görmedin, memleketini terk ettin, değil mi! Maksadın hayır ise yürü, git, Mısır’a, Amerika’ya, İngiltere’ye, Fransa’ya nereye gidersen git, fakat her gittiğin yerde bir meslek, bir meziyet, bir irfan sahibi olmaya çalış, çalış da maddi ve manevi kudret ve servet edin, fikren, cismen, yüksel, yüksel ki bir gün senden memleketin her suretle istifade edebilsin…