İnsan müdriktir,idrak eder;idrak ettiği 'şeyler' de müdrek hale dönüşür.Başka bir deyişle,insan alimdir,ilm eylemi ile her şeyi maluma çevirir,ya da insan bilendir,bilme eylemi ile her şeyi bilinene dönüştürür
Sayfa 144 - Papersense Yayınları
Biri bin kere olmakla yeni kalıyor da, öbürü, bir kere olmakla eskiyiveriyor. İşte hayatınla hayatımız arasındaki fark! Hiç seninki, en küçük çaptan en büyüğüne kadar, bütün söylenmişlere, söylenenlere ve söyleneceklere rağmen anlatılmış olabilir mi? İzin ver; onu bir kere de ben anlatayım! İzin ver; herkesin, boyuna göre açıldığı bu ufuksuz denizde, sana yaklaşabilmek değil, fakat kıyılardan, gerilerden yâni kendimden uzaklaşabilmek mânasına bir kere de ben gücümü deneyeyim! Öyle ki, sahili kaybetsem, artık gerilere dönemesem ve sende boğulsam, işte o zaman aradığım hayatın eşiğine ayak basmış olurum. Niçin hayatını yazmak?.. 1400 küsur senelik bir emeğe yeni bir omuz vermek, güçlü güçsüz ve elverişli elverişsiz, pekçok insanın her fırsat doğuşunda yaptığı bir işi, bir kere daha yapmak; kısacası tekrarlamak, sadece tekrarlamak için mi? Nasıl olur? Tekrarlamak... Tekrarlamak, bir şeyi tam mâluma ircâ ettikten, çepçevre sardıktan ve kavradıktan, yâni posalaştırdıktan ve cevhersizleştirdikten sonra ele almak demekse, sen hiçbir surette tekrarlanamazsın.
Reklam
"Sadece bir merhaba deyip gidecektim. Bekleyişler pas tutuyor yüreğimiz daldıkça. Kapının arkasındakilere kuruyoruz hayallerimizi. Kalp atışlarının dahi kapıda beklemekle alakası çoktur. Meçhule olan hislerimiz maluma olan hislerimizden bilhassa daha çoktur. Çünkü hayaldir insanı uzun yaşatan. Sonra kifayetsiz bir sözün hamallığı kalır üzerimizde de kâfi olanı bir lahza taşımayız."
Bir sosyal topluluğun toplum itibarıyla ıslahı o topluluğu oluşturan fertlerin şahıs itibarıyla iyileşmesine, feyzine bağlıdır. Ne zaman Türkler içte ve dışta şahsen yükselirler, güçlenirler, maddeten ve mânen, fikren, ilmen, kudret ve servet sahibi olurlarsa gide gide yegâne bu Türk devleti de o feyizlerin meyvesini görmeye, toplamaya başlar. Yoksa biz çabamızı, yeteneklerimizi bu yüceliklere harcayacağımız yere içte ve dışta kendimizden, hükümetimizden âcizâne, miskinâne, şikâyete, sızlanmaya vakfedersek, kuruya maluma ilân kabilinden olmak üzere aleyhte bulunmaktan başka bir meslek sahibi olamazsak yani yaramıza bir yara daha katmakla uğraşırsak, netice şimdiye kadar olduğu gibi, aydınlığa değil karanlığa çıkar. Ey koca Türk! Hâli beğenmedin, hoş görmedin, memleketini terk ettin, değil mi! Maksadın hayır ise yürü, git, Mısır’a, Amerika’ya, İngiltere’ye, Fransa’ya nereye gidersen git, fakat her gittiğin yerde bir meslek, bir meziyet, bir irfan sahibi olmaya çalış, çalış da maddi ve manevi kudret ve servet edin, fikren, cismen, yüksel, yüksel ki bir gün senden memleketin her suretle istifade edebilsin…
"Mechule olan hislemrimiz maluma olan hislerimizden bilhassa daha çoktur.."
Türk tarihi nereden başlamalı? Türk kavimlerinin asıllarını ararken meçhulden başlayarak maluma doğru gelmeyi değil, malumdan başlayarak meçhule doğru gitmeyi daha uygun görüyoruz. Bu usulü takip edince önce önümüze Çinlilerin Tukyu (Göktürk) adını verdikleri Orhun Türkleri çıkar. Bu devletin Türk olduğu, taş üzerinde kazılmış olarak bugüne kadar
259 öğeden 241 ile 250 arasındakiler gösteriliyor.