"Eğer yaşamak kelimesinin mânası her şeyden mahrum olmak ve ıstırap çekmekse, her an küçülmek ve bunu nefsinde her lâhza duymaksa, bir türlü aşamayacağı bir çemberin içinde durmadan çırpınmaksa, şüphesiz ben de, benimkiler de en derin şekilde yaşıyorduk. Yok, bu kelimenin içinde biraz ruh ve imkân genişliği, birtakım hakları duymak, o içten sevinmeler, dışa karşı bir parçacık güven, etrafınızla müsavi şartlar içinde rahat bir karşılaşma filan varsa, o zaman iş çok değişir."
"Kimi zaman insan doğanın coşkusuna, geçip giden bulutların ya da güneşin pırıltıları içinde akan suyun rengine kaptırır kendini ve memnundur o an, dünya güzeldir çünkü. Mutludur dünyadaki bu salt varoluşu için, bir çiçeğe bakmaya, tomurcuklarına dokunmaya izni olduğu için müteşekkirdir. Bazen eline alıp ikiye böldüğü bir mantar da çok güzel olabilir ya da ıslak bir kütükten koparıp parmakları arasında ufaladığı çürümüş bir ağaç parçası. Ve belki de insan güzelliğin bu dünyanın manası olduğunu düşünür, varoluşumuzun manası belki de tecrübe etmektir ve bu hem doğrudur hem de yanlış, insanın ele aldığı tüm diğer düşünceler gibi; bir bir soyabilir insan bu düşünceleri ya da parmaklarının arasında ufalayıp atabilir her seferinde. Tıpkı bir kozalağı ya da bir mantarı soyduğu, çürük bir ağaç parçasını ufaladığı gibi. Doğanın armağan ettiği coşkudan bize tek kalan, aklımızı başımıza getiren şey, insanın bu güzel, belki de manası olan dünyadan ne denli ayrı düştüğünün, kusursuz işleyen doğadan nasıl dışlandığının, nasıl da kendi boşluğu içinde yalnız, böyle bir ormanın derin sessizliğinde sağır ve yabancı olduğunun idrakidir."
Reklam
Eğer yaşamak kelimesinin mânası her şeyden mahrum olmak ve ıstırap çekmekse, her an küçülmek ve bunu nefsinde her lâhza duymaksa, bir türlü aşamayacağı bir çemberin içinde durmadan çırpınmaksa, şüphesiz ben de, benimkiler de en derin şekilde yaşıyorduk. Yok, bu kelimenin içinde biraz ruh ve imkân genişliği, birtakım hakları duymak, o içten sevinmeler, dışa karşı bir parçacık güven, etrafınızla müsavi şartlar içinde rahat bir karşılaşma filân varsa, o zaman iş çok değişir.
Sayfa 12
Eğer yaşamak kelimesinin mânası her şeyden mahrum olmak ve ıstırap çekmekse, her an küçülmek ve bunu nefsinde her lâhza duymaksa, bir türlü aşamayacağı bir çemberin içinde durmadan çırpınmaksa, şüphesiz ben de, benimkiler de en derin şekilde yaşıyorduk. Yok, bu kelimenin içinde biraz ruh ve imkân genişliği, birtakım hakları duymak, o içten sevinmeler, dışa karşı bir parçacık güven, etrafınızla müsavi şartlar içinde rahat bir karşılaşma filân varsa, o zaman iş çok değişir.
Eğer yaşamak kelimesinin manası her şeyden mahrum olmak ve ıstırap çekmese, her an küçülmek ve bunu nefsinde her lahza duymasa, bir türlü aşamayacağı bir çemberin içinde durmadan çırpınmaksa, şüphesiz ben de, benimkiler de en derin şekilde yaşıyorduk. Yok, bu kelimenin içinde biraz ruh ve imkan genişliği, bir takım hakları duymak, o içten sevinmeler, dışa karşı bir parçacık güven, etrafınızla müsvai şartlar içinde rahat bir karşılama filan varsa, o zaman iş çok değişir. Dikkat ediniz ki, bir şeyler yapmaktan, insanlara faydalı olmaktan hiç bahsetmedim.
“Felaket o kadar karanlık değildi. Meşale gibi, oyuncak gibi düşünülmeden başlanılan şeylerin çok derin bir manası doğuyordu.”
Reklam
265 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.