Dil bir milletin en değerli malıdır.
Ordusunu kaybeden bir millet tehlikededir. İstiklâlini kaybeden millet korkunç bir felâkete düşmüştür. Dilini kaybeden milletse yok olmuş demektir.
İstiklâlini kaybeden milletlerin dillerini kıskançlıkla saklamak sayesinde bir zaman sonra yine dirilebildiğini tarih bize söylüyor. Halbuki dilini kaybeden
762'deki bu seferin Uygur tarihinde bir başka etkisi daha gerçekleşmiştir. Söz konusu seferler esnasında Mani rahipleri, Bögü Kağan ile tanışmışlar, onu etkileyerek, onunla birlikte dört rahipleri Uygur başkentine gelmişlerdir. Rahiplerin kendisine Mani dini hakkında anlattıklarına hayran kalan Bögü Kağan, hayvansal gıdalar yemeyi yasaklayan, savaşçılık duygusunu zayıftatan bu dini resmen kabul etti. Kağan'ın hedefi Uygurların bozkır hayatını bırakıp şehirli olmalarını sağlamak, dolayısıyla ülkesini daha mamur ve refah içinde yaşanan hale getirmekti. Bögü Kağan, Manihaizm'i kendi halkına kabul ettiren ilk ve tek hükümdar (Orta ve Doğu Asya'da başka örneği yoktur.) olarak göze çarpmaktadır.
Türkler İslamiyet'le IX.-X. yy. 'da Emeviler döneminde Orta Asya'ya yapılan fetih akınları ile tanıştı. Türkler İslamiyet ile tanıştığında o anda Orta Asya' da bulunan hemen hemen tüm inançlara mensup Türkler'den söz etmek mümkündür. Tek Tanrılı dinler dışında Budizm'e, Manihaizm'e, Zerdüşt dinine ve diğer çok tanrılı dinlere inanan Türkler vardı.
- Bunların çoğu tasavvufu İslamiyet sanıyor. Halbuki Budizm ve Manihaizm'in çorbasıdır. Tuz ve biber olarak da içinde epey Hristiyanlık ve Yahudilik var, dedi.