Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Doğu halklarının kendi kendini geliştirme kapasitesi göz önüne alındığında, Batılı bir uygarlaştırma misyonunun katalitik tetikleyiciliğine ihtiyaç yoktur. Daha da önemlisi, Smith ve Kant, kalkınmanın sadece Doğu toplumları tarafından üstlenileceği konusunda değil, aynı zamanda üstlenilmesi gerektiği konusunda da açıktı. Dolayısıyla, kültürel çoğulculuğu benimsemek bir yana, Avrupa merkezci bir kültürel tekçiliği benimsemişler ve ortaya çıkan küresel karşılıklı bağımlılık koşulları altında modern öncesi, barbar ve vahşi Avrupa dışı toplumların varlığını hem mantıksız hem de tahammül edilemez olarak görmüşlerdir (yine de Kant'ın Avrupa dışı toplumlara karşı tahammülsüzlüğü Smith'inkinden çok daha belirgindi). Bu durum, onları, Avrupalı olmayan toplumlar bağlamında "kalkınma gerekliliğini" öngörmeye ve böylece gayriresmî bir hiyerarşik dünya siyaseti anlayışı ve buna bağlı olarak da kademeli egemenliklerden oluşan bir deyim ya da basamaklı ölçek inşa etmeye yöneltmiştir. Yani Avrupalı devletler tam bir egemenlik anlayışına sahip olmalıyken, Avrupalı olmayan yönetimler, kültürel özerkliklerinden feragat etmeleri ve Avrupalı olmaları gerektiği için "nitelikli egemenlik" ile ödüllendirilmeliydi. Bu şekilde idealize edilmiş bir Avrupa dünya siyaseti anlayışı inşa ettiler. Çoğu postkolonyalist bunda emperyalist bir duruş görse de, ben hem Kant'ın hem de Smith'in pozisyonlarının paternalist bir bakış açısından ziyade anti paternalist bir bakış açısıyla uyumlu olduğunu iddia edeceğim.
Sayfa 61 - Nobel Akademik Yayıncılık, 2023.Kitabı okudu
Mantıksız ilk görüşte aşk, ortak ebeveynliğe olan sadakati garantiye alan ve birlikte bir çocuk yapmaya yetecek kadar uzun süre dayanan bir mekanizma olabilir.
Sayfa 239 - Kuzey yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Öyleyse özgüven duygusunu nasıl geliştirebilirim?" diye sorabilirsiniz. Yanıt şu; bunu yapmak zorunda değilsiniz! Öz güven yaratmak ya da hak etmek için özellikle değerli bir şey yapmak durumunda değilsiniz; tüm yapmanız gereken şey o eleştirel, nutuk çeken içsel sesi kapatmanızdır. Niye? Çünkü o eleştirel içsel ses yanlış! İçsel olarak kendinizi istismar edişiniz mantıksız, çarpıtılmış düşünceleriniz sonucunda olur. Değersizlik duygunuz gerçeğe dayanmıyor, bu sadece depresif hastalığın merkezinde yer alan bir çıban.
Duygu durumunuzdaki yükselmelerin ya da mutluluk halinizin harika ya da özellikle değerli olduğunuzu kanıtladığını söyleyebilir misiniz? Ya da sadece iyi hissettiğiniz anlamına mı gelirler? Değerinizi belirleyen duygularınız olmadığı gibi düşünceleriniz veya davranışlarınız da değildir. Bazıları olumlu, yaratıcı ve kolaylaştırıcı olabilir; çoğunluğu da nötrdür. Diğerleri mantıksız, yenik düşmenize neden olan ve uyum bozucu olabilir. Yeterince çaba göstermeye istekliyseniz bunlar değiştirilebilir; fakat, bunlar kesinlikle iyi olmadığı­nızı göstermezler ve gösteremezler. Bu dünyada değersiz bir insan diye bir şey yoktur.
Fakat siz halen ikinci sınıf olduğunuza inanabilirsiniz. Kanıtınız nedir? Şöyle akıl yürütebilirsiniz, "Yetersiz hissediyorum. Öyleyse yetersiz olmalıyım. Yoksa, neden böyle dayanılmaz duygular hissediyorum ki?" Hatanız duygusal mantık yürütmedir. Duygularınız değerinizi belirlemez, sadece göreceli rahat ya da rahatsız durumunuzu gösterir. Kötü, değersiz ruh haliniz; kötü, değersiz bir insan olduğunuzu kanıtlamaz; sadece siz öyle olduğunuzu düşünüyorsunuzdur; çünkü, ge­çici olarak üzüntülü bir duygudurum içindesinizdir ve kendiniz hakkında mantıksız ve saçma düşünüyorsunuzdur.
Öz değer duygusu zayıf, benlik algısı yeterince güçlü olmayan, hayatın doğal akışına karşı savunmasız, yaşamsal becerileri gelişmemiş, kendine güvenmeyen, kaybetme korkusu yüksek, dışlanmayla ve reddedilmeyle baş edemeyeceğine inanan, krizden çok korkan insanlar, doğal olarak kontrolcü bir yaklaşım gösterirler. Her şeyi bilmek, denetlemek, her şeyden haberdar olarak her ihtimali gözden geçirmek ve ihtimaller silsilesini denetim altında tutmak gibi mantıksız ve imkânsız bir tutum içindedirler.
Sayfa 55
Reklam
sigara içmeye de keşke hiç başlamasaydım. varoluşçu psikoterapi kitabında yalom, sigarayı bırakmak isteyen bir hastasından bahsediyor. hasta; "sigarayı bırakabilirsem, bunca zaman da bırakabilirdim demek ki. öyleyse ben kendi hayatımın kurbanı değil, kendi kendimin kurbanıymışım. hayatımın sorumluluğu kendi ellerimdeymiş" aydınlanmasını yaşamamak için sigarayı bırakamadığını fark etmiş. bu, "bağımlıyım ben" zırvalığının altında, hayatımızın sorumluluğunu üstlenmeyi istememe kaypaklığı yatıyormuş. mantıksız değil.
upps
"Ah, ne gariptir ki hayattaki en büyük seçimlerimiz genellikle mantıksız seçimler oluyor. Evlenmeyi seçtiğimiz kișiler mesela."
Martı yayınlarıKitabı okudu
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.