Karanfil kokuyor cigaram cigaram
Dağlarına bahar gelmiş memleketimin
Haberin var mı taş duvar?
Demir kapı, kör pencere
Yastığım, ranzam, zincirim
Uğruna ölümlere gidip geldiğim
Zulamdaki mahzun resim
Haberin var mı?
Görüşmecim, yeşil soğan göndermiş
Günlerdir Manuş Baba'nın Haberin Var Mı'sına takılmış durumdayım. Ahmed Arif'in bu enfes şiirinin önceki uyarlamalarında (Suavi'den Azmi Toğuzata'ya, Arif Kemal'e kadar) hep bir hüzün, çaresizlik duygusu baskındı. Manuş Baba'nın melodileri ise insanın üzerindeki ölü toprağını silkeleyip tek bir şeye çağırıyor bizi: "Umut var!"
"Haberin var mı taş duvar?
Demir kapı, kör pencere,
Yastığım, ranzam, zincirim,
Uğrunda ölümlere gidip geldiğim"
Bu dörtlük, bir ihtimal size tanıdık gelebilir. Zira son günlerde adını sıkça duyduğumuz Manuş Baba seslendirmişti bu dizeleri müziğinde. Doğrusu pek de güzel söylemiş. Dinlerken, sıcacık olmuştu içim.
Ahmed Arif'i çok seven bir dostum vardı. Daha çok ondan dinlemiştim kendisini. Hatta rüyasında Ahmed Arif'i gördüğünü bile söylemişti. :)
E bu kadar şiir muhabbetinin üstüne, okumak farz oldu tabii. İyi ki de okumuşum diyorum şimdi. İyi ki Ahmed Arif'in insanın içini saran, yüreğine dokunan, dingin dizelerine değmiş kalbim. Artık umudu şiirlerde arar olduk. Bak ne diyor sair;
"Umut ile, sevda ile, düş ile.
Dayan rüsva etme beni."