Merhaba,
Uzun zamandır beklediğim haber dün itibariyle geldi. Yaklaşık 1 yıldır içerisinde bulunduğumuz pandemi süreci sebebiyle okullar bir türlü açılamamıştı. Fakat artık köy okullarında 15 Şubat tarihinden itibaren yüz yüze eğitim öğretim başlıyor.
Bununla birlikte hem bu süreçte biriktirdiklerimle hem de YouTube kanalıma Katıl butonuyla
Eski Mardin'de ismini hatırlayamadığım bir sokakta yürürken yerde şu mısralar ile karşılaşabilirsiniz:
"Uçmayı öğrenemeden göçmeye mecbur kalmış bir kuş gibi kalbimiz."
Merhaba,
Havanın oldukça soğuk olduğu günler geçiriyoruz malum. Bu havalarda sıcak evlerinde oturan ve kitaplarıyla gayet mutlu, sorunsuz bir hayat geçiren iki insan olarak yeni yıla kendi lüksümüzü doyurarak değil, bu soğuklar içerisinde eğitim hayatlarına devam etmeye çalışan ihtiyaç sahibi köy okullarına ulaşarak girmek istiyoruz.
Değerli 1000K üyeleri; bir süredir ivme kazanmış olan okur buluşma etkinlik ve sayfalarını hem bir araya toplamak hem de fikir ve önerileri güncel tutmak adına böyle bir ileti paylaşmaya karar verdim, katkılarınızla yorum ve tekrar paylaşımlarınızla destek olabilirsiniz, teşekkürler. Hedef bütün Türkiye :)
01 Adana
"Huzursuzluk" içimdeki huzuru paramparça etti. Savaşı uzaktan düşünerek tasvirlemeye çalışmak ile Meleknaz'ın yaşadıklarının içinde yol almak, onun çocuk-kadın ruhundaki yaraların derinliğini anlayabilmek, sanırım bir okur olarak imkansız...
İnsanların birbirine sadece dininden dolayı bu kadar zulmetmesi ne yazık ki dünya var
YouTube kitap kanalımda Huzursuzluk kitabını okumadan ölebilirsiniz dedim: ytbe.one/dR12B0gIkhg
"İnsanın karnı tok, sırtı pek oldu mu başkalarının yoksulluklarını okuması, merhamete gelip iç çekmesi ne tatlıdır."
Wolfgang Borchert
Onbinlerce defa okunmuş olan ve kendi açımdan 10 üzerinden 3 puandan fazlası etmeyecek bu roman
1988'de Mardin'in Kızıltepe ilçesinde doğdu, gözlerini açtığında "ulan ne kadar az insan varmış burada" dedi ve kimseye ilk kez bir şey anlatamadı. Hayal kırıklıklarıyla dolu hayatı onu taa buralara kadar sürükledi ve kendisini buldu. Kendini bulduğunda da her şey için çok geçmişti, çünkü bir şeyler yazıyordu ve hiç bir şey geçmiyordu. Aksine, filizleniyordu.
Allah'a inanıyordu, annesine inanıyordu, saygıya sevgiye inanıyordu, acıya inanıyordu, aşka hep inanmak istiyordu. Elma şekerine kanıyordu, umutla bakan gözlere kanıyordu, dostlarına kanıyordu, sigarayı içine çekip hiiiiiii babam geldi diyordu... Büyüyordu!
Okumak istiyordu, ama ne zaman bir şeyler okusa daha ilk paragrafta hayallere dalıyordu. Kurduğu hayaller okuduğu romanlardan daha akıcı geliyordu. Şiir yazıyordu, insanlar şair diyordu. Bazen şiyir yazıyordu insanlar şayir diyordu. Bazen hiç bir şey yazmıyordu insanlar hiç bir şey demiyordu. Herkes susuyordu, herkes bir şeyler susuyordu sessizce.
Şuan 35 yaşına geldiğini düşünüyorum ama sadece rakam olarak. Bazen çocuk bazen ihtiyar görüyorum onu. Bazen olgun bakıyor bazen dolgun. Onu kimse anlamıyor, o da kimseyi anlayamıyor bu yüzden insanlarla çok iyi anlaşıyor.
Size selamı var kendimin. Öyle işte.
Vesselam!
Musa Anter, Nusaybin'de bir köy olan Zivingê(Eski Mağara)de doğdu. Nüfustaki ilk doğum yılı 1924 olarak kayıtlıydı. Ancak ilkokula yazılabilmek için yaşı büyütüldü ve 1920 yapıldı. 1917 ile 1920 yılı arasında doğduğu bilinse de, 1920 yılı onu doğum yılı olarak kabul edilir. Hangi yıl olursa