Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İslamın ilk siyasallaşma (yeni) boyutu 1960'ların ortalarında ortaya çıktı ve beklenmedik bir yönden geldi. Demokrat parti ile dini çevreler arasındaki ittifak Sünni grupların bir ittifakı durumundaydı. Bunun sonucunda, Şiiliğe yakın Alevi topluluklar, Osmanlı yönetimi döneminde baskı altında tutulmuş bir azınlık şeklindeki eski statülerini yeniden kendilerine hatırlatan soğuk rüzgarları hissetmeye başladılar. 1960 darbesinin sonuçlarından biri, Aleviler için, 1950'­lere nispetle daha hoşgörülü bir ortamın doğması olmuştur. Şimdilerde Aleviler etnik grupların su yüzüne çıkan kendi ayrı kimliklerini farketme ve öne çıkarma yolundaki genel eğilimini paylaşmaktaydılar. Bu eğilim, 1960'ların yükselen hoşgörü ortamıyla birlikte, bir Alevi siyasal partisinin (Birlik Partisi'nin) oluşumuyla sonuçlandı. Parti gerçi seçimlerde başarısız oldu, ama onu oluşturmuş olan enerji, aralarında Türk solunun önemli bir yer tuttuğu başka azınlık gruplarının desteklenmesine yönel(til)di. Öte yandan Türk Marksistlerinin, bazı Alevi temalarını, isyan ve devrim genel tutumları yönünde kullanma yolunda samimi olmayan bir girişimi vardı. Böylece Alevi dini muhalefeti, radikalizm ile azınlık grupların desteklenmesinden oluşan belirsiz bir karışım halini aldı.
Dil, kimlik, kültür: Ortak değerler-2009'
Erbil'in İstanbul'u, Diyarbakır'ı eksikti. Nasıl İstanbul'un Kürtçesi, Kerkük'ü eksikse... Bazı adlar siz farkında olmasanız da hayatınıza eşlik eder. Kerkük onlardan biri. Türkiye'de yaşayan hemen herkesin gitmese de duygusal bir bağla bağlı olduğu şehirdir Kerkük. Türkiye'de yaşayan Kürtler açısından ise
Reklam
Abdülhamit'in, tahta çıktığı zaman Osmanlı İmparatorluğu'nda "Osmanlılık" ilkesini egemen kılmak istediği ve "bila tefrik-i ırk ve din" bir millet kurma yolunda "Tanzimat" adamlarının giriştikleri çabayı devam ettirmek niyetinde olduğu , ilham ettiği Üss-i İnkılap'tan ve izlediği "hiçbir milleti gücendirmeme" politikasından anlaşılır. Abdülhamit'in politikasının bu devri hakkında yazı yazanlarca "panislamizm"e bağlanışının nedeni Gabriel Charmes'ın Le Panislamisme adıyla yazdığı kitaptır.
Her toplumda, bir dereceye kadar, bir tarafta dünyanın kaç bucak olduğunu bilen şehirlilerin, karşı tarafta halkın kültürü görülür. Bu ayrılığı Ziya Gökalp kendi toplumumuz için şöyle ifade etmiştir: "Her milletin iki medeniyeti var: resmî medeniyet, halk medeniyeti... Başka kavimlerde resmî medeniyetle halk medeniyeti o kadar açık bir suretle ayırdedilmez. Türklerde ise bu ayrılık ilk bakışta göze çarpar. Türklerde resmî lisandan, resmî edebiyattan, resmî ahlâktan, resmî hukuktan, resmî iktisadiyattan, resmî teşkilâttan büsbütün başka bir halk lisanı, halk edebiyatı, halk ahlâkı, halk hukuku, halk iktisadiyatı, halk teşkilâtı vardır. Bu hâdisenin sebebi Türklerin kendi müesseselerini yükseltmek suretiyle bir medeniyet ibda etmek yolunda gitmeyip yabancı milletlerin müesseselerini i'tinam ve onlardan yapma bir medeniyet terkib etmeleridir. "
Sayfa 23
Öte yandan Türk marksistlerinin, bazı Alevî temalarını, isyan ve devrim genel tutumları yönünde kullanma yolunda samimi olmayan bir girişimi vardı. Böylece Alevî dinî muhalefeti, radikalizm ile azınlık grupların desteklenmesinden oluşan belirsiz bir karışım halini aldı.
Sayfa 123 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Mardin yolunda kitap okuyorum :))
… Oysa her sabah, uyanır uyanmaz, karnındaki bebeği düşlerdi, onun da tam aynı anda tam aynı anda kendisini düşlediğine inanarak.
Sayfa 42 - Everest yayınları 12.Basım Temmuz 2022Kitabı okudu
Reklam
İslamda Gazâ
İslâm âleminin sınırlarını genişletmek, talanla zenginliklerini arttırmak: Bu tip faaliyet, insana, hem Allah'ın yolunda yürümenin vicdanî ferahlığını bağışlayacak ve hem de yeryüzünde kendisine maddî bir karşılık sağlayacaktır. Böylece, gazi olmak İslâm toplumlarında baştan itibaren heves edilen bir aşamadır. Gerek kişiyi toplumun dar iktisadî çerçevelerinden çıkarması, gerek üstün bir İslâmî başarı temsil etmesi bakımından İslâmî toplumda yaratıcı olmanın en başarılı şekli gazi olmaktır.Kahramanlık menkıbelerinin halkımız arasında bugünkü yaygınlığı gaziliğin hem Islâmîyetin ilk asırlarında ve hem de Osmanlı toplumunun kuruluşundan sonraki önemini yansıtmaktadır
Sayfa 87 - İletişim yayınlarıKitabı okudu
Abdülhamit devri hakkında yazılmış ciddi eserlerin büyük bir kısmı Padişahın "panislamizm" politikasından söz ederler. Böyle bir politikanın 1890'dan önce varlığından söz edilemeyeceği gibi, 1890'dan sonra da pek atak bir "panislamizm" politikasına girişildiğini ispat etmek zordur. Abdülhamit'in, tahta çıktığı zaman Osmanlı İmparatorluğu'nda "Osmanlılık" ilkesini egemen kılmak istediği ve "bila tefrik-i ırk ve din" bir millet kurma yolunda "Tanzimat" adamlarının giriştikleri çabayı devam ettirmek niyetinde olduğu , ilham ettiği Üss-i İnkılap'tan 124 ve izlediği "hiçbir milleti gücendirmeme" politikasından anlaşılır. Abdülhamit'in politikasının bu devri hakkında yazı yazanlarca "panislamizm"e bağlanışının nedeni Gabriel Charmes'ın Le Panislamisme adıyla yazdığı kitaptır.
Tanzimat'ın ikinci döneminde bazı anahtar görevlerde bulunmuş olan Dışişleri Bakanı Saffet Paşa 1870'lerde -uygarlıkla özdeşleştirdiği- Batılılaşma yolunda hiçbir durak olamayacağını iddia ediyordu.
1973...
Bu koalisyonların ilkinde MSP'nin ortağı , Türkiye Cumhuriyetindeki laikliğin kurucusu olan Cumhuriyet Halk Partisi idi. Cumhuriyet Halk Partisi, MSP Parti programının halkçı cihetine dikkat çekerek, bu işbirliğini izah etmişti. Gerçekten de, MSP'nin resmi doktrini şu üç başlık altında özetlenebilir: Dini bir dünya görüşü, Türkiye'nin daha hızlı sanayileşmesi yolunda hamle ve halkçı bir ekonomik bölüşüm ve sosyal ahlak.
Reklam
İki düş görerek önemli dinsel görevler üstlendiğini söyleyen Said-i Kürdi, kendi anlatımına göre ilk kerametini de Bitlis yolunda göstermiş: Elleri kelepçelidir. Abdest almak istemiş. Bileklerindeki kelepçe kendiliğinden açılmış. Bunun nasıl olduğunu soranlara "Olsa olsa namazın kerametidir" diye açıklamış. Oysa Said-i Kürdi kendinde keramet görmediğini yıllar sonra yazdırdığı kitaplarında yineleyecektir. Prof. Şerif Mardin de onu, "Said Nursi bu konuda hiç tavizkar değildi: Kendisine keramet sahibi kişi rolü verilmesini reddetti" diyerek destekleyecektir.
Mardin / Hakikat Yolcusu: Hz. Selman-ı Farisi
Çok farklı yönleri ile Selman-ı Farisi’yi anlatan onun İslam tarihinde bilinen ismi dışında beş ayrı isminin daha vardır. Bu isimlerin, Selman ibnü’l-İslam, Selman-ı Muhammedi, Selmanü’l-Hayr, Selmanü’l-Hâkim ve Selman-ı Pâk dır. |~ Selman-ı Farisi’nin bu beş isminin üzerinden beş mesaj alınması gerekir. |~Bu mesajlar şunlardan oluşuyor: 1- Kavmini, kabileni, makamını, mevkiini, şanını, şöhretini, servetini, aileni, dininin önüne geçirme ki, Selman ibnü’l-İslam olasın; onun gibi İslam’ın evladı olabilesin. 2- Her şeyden ama her şeyden daha fazla Peygamberini sev ki, Ali’nin ve Fatıma’nın evladı olmasan bile, Selman-ı Muhammedi olasın; onun gibi Ehl-i Beyt’in manevi mensubu olabilesin. 3- Attığın her adımı el-Hayr olan Allah adına at ki, Selmanü’l-Hayr gibi hayrın yolcusu olasın; hayır yolunda ölebilesin. 4- Müminin yitiği olan hikmeti, elde etme adına gayret ver ki, Selmanü’l-Hâkim gibi ilmi elde edebilesin, ilimle dolabilesin. 5- Elde ettiğin güzelliklerin kıymetini çok iyi bil ki, pak olarak başladığın yolu, Selman-ı Pâk gibi, tertemiz bitirebilesin.
Batılılaşma ve Ulema..
Şerif Mardin, Cumhuriyet döneminde Batılaşma yolunda yapılan projelerin hayata geçirilmesini mümkün kılan en önemli adımın ulema'nın toplumdaki belirleyici konumunun, otoritesinin ortadan kaldırılması olduğunu söylüyor. Ulemanın toplumsal hiyerarşideki yerinin elinden alınması ve saygınlığını yitirmesi için her türlü düzenlemenin yapılmasıyla, "medeniyet projesi"nin önündeki en büyük engel kaldırılmış oldu.
Sayfa 22 - Büyüyen AyKitabı okudu
Sayın TBMM’den “yabancı silahlı askerlerin Türkiye’de bulunmasına izin veren tezkere” çıkarıldı. Alenen Barzani tezkeresiydi. Takvimde başka gün yokmuş gibi, onurumuzla dalga geçerek, tam 29 Ekim’de, Cumhuriyet Bayramı’nda... Kürdistan silahlı kuvvetleri, topuyla füzesiyle Kürdistan bayraklarıyla, Türkiye topraklarında resmî geçit yaptı. Habur’dan girdiler, Silopi, Cizre, Nusaybin, Suruç güzergahını katedip, Mürşitpınar sınır kapımızdan Suriye’ye, Kobani’ye geçtiler. Bir bölümü THY uçaklarıyla geldi. Kürdistan silahlı kuvvetlerini, Türkiye Cumhuriyeti’nin bayrak taşıyıcısı THY taşıdı... Erbil’den bindiler, Şanlıurfa’ya indiler, karayoluyla devam ettiler, resmen şov yaptılar, kurbanlar kesildi, havai fişekler fırlatıldı, halaylar çekildi. Bazılarının üniformasında ABD bayrağı vardı, biji serok obama sloganları atıldı. MİT eskortluk yaptı. Mardin-Urfa yolunda acıktılar, benzin istasyonunun dinlenme tesisinde lahmacun yediler, lahmacunun parasını bile Türkiye Cumhuriyeti Devleti ödedi. Türk milletinin haysiyeti ayaklar altına alınırken, Akp’nin başbakanı Ahmet Davutoğlu ne diyordu? “Kobani’ye selam ediyorum, Kobani’deki kardeşlerimin alnından öpüyorum”diyordu. Sanki bunlar hiç yaşanmamış gibi, hepimiz bunları unutmuşuz gibi, hepimiz gerizekalıymışız gibi, gözümüzün içine baka baka ne diyor şimdi asrın liderimiz? “Koalisyon güçleri sonuna kadar yanınızdayız diyorlardı, ortadan kayboldular, sözlerini tutmadılar, bizi Suriye’de yalnız bıraktılar, tam aksine YPG/PYD’ye destek veriyorlar, elimizde belgeleri var” diyor. Yapma yavv! Sahiden mi?
24 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.