Mustafa Kemal Sakarya Meydan Muharebesinden sonra İslam geleneğinin verdiği gazi unvanını kazanmış ve Mareşal rütbesi verilmiştir. Bu vicdanın tezahürüdür.
... Henüz kırk iki yaşlarında, tunç yüzlü, tığ gibi, milletçe kurtuluş kahramanı Mustafa Kemal, daha düşman askerlerinin çekilmiş olup olmadığını ve ne kadarının halk arasına karıştığı bilinmediği halde, açık otomobille İzmir'e girdi. Hasretine kavuştu. Er mi, mareşal mi, bilinmeyecek bir kıyafette idi. Yabancılar ve Hristiyanlar İzmir'in büyük oteline sığınmışlardı. Mustafa Kemal: -Otele uğrayalım! dedi. Salon tıka basa dolu idi. Onu tanımayan garsonlar: -Yer yok! dediler. Fakat oturanlardan biri tanıyarak: -Mustafa Kemal... Mustafa Kemal... diye haykırdı. Salon birbirine girdi, Mustafa Kemal hiç kimsenin rahatsız olmamasını söyleyerek bir masaya oturdu. Garsona: "Bize rakı veriniz." dedi. Sonra alay ederek: -Kral Konstantin buraya gelip rakı içti mi? diye sordu. -Hayır, deyince: -Öyleyse İzmir'i niçin almak istemiş? diye eğlendi. ...
Reklam
Atatürk, Stalin, Hitler, Mussolini, Franco kıyaslaması... Atatürk'ü anlatırken, onu döneminin dünya liderleriyle “üniforma” üzerinden karşılaştırdı. Bülent Ecevit: Atatürk döneminde Almanya'da Hitler, İtalya'da Mussolini, İspanya'da Franco, Rusya'da Stalin vardı. Hitler asker değildi, Mussolini askerlikten kaçmak için ülkesini terk etmiş, uzun süre Lozan'da bulunduktan sonra er olarak askerlik yapmıştı. Stalin ise başçavuştu. O dönemde büyük zaferler kazanmış gerçek asker sadece Mustafa Kemal'di. Asker olmayan diktatörlerin hepsi askeri üniforma kullanırken, Mustafa Kemal “mareşal” üniformasını çıkarıp parlamenter sisteme hayat kazandırdı.
Efendiler, diğer bir görevim de, ordu içinde, savaş safları arasında bizzat savaşa katılmak ve savaşı bizzat yönetmekti. Bunu da gücümün yettiği ölçüde, hattâ bir kaza sonucu sol kaburga kemiklerimden birinin kırılmış olmasına rağmen, bütün varlığımla, en iyi şekilde yapmaya çalıştığımı sanırım. Sakarya Savaşı‘nın sonuna kadar askerî bir rütbem yoktu. Ondan sonra, Büyük Millet Meclisi’nce bana, “Mareşal” rütbesiyle, “Gazi” ünvanı verildi. Osmanlı Devleti’nin rütbesinin, yine o devlet tarafından geri alınmış olduğunu biliyorsunuz.
Yakamoz YayınlarıKitabı okudu
1 Kasım 1918 saat 11.00’de Fransa, harap olduğu savaşın galibi olarak, Compiegne ormanında Almanya ile imzaladığı mütareke ile 1. Dünya Savaşı’nı fiilen bitirmişti. Bilahare barış antlaşmaları arasında Versailles’da mağlub Almanya’dan 1870 Savaşı’nın intikamı alınmaya çalışılacak ve bu, İkinci Dünya Savaşı’nı hazırlayan nedenlerden biri olacaktı. Compiegne ormanındaki vagonunda Alman askeri erkânını ateşkes şartlarını dikte etmek için bekleyen Fransız Mareşal Foche, meslekdaşı Petain gibi bu sonsuz savaşta mareşalliğe yükselenlerdendi. Savaşın galipleri de mağlupları kadar bitkindi. Milliyetçilik ve milli kin doruktaydı. Bütün günahların sorumlusu olarak Almanya, Avusturya ve Osmanlı İmp. görülüyordu.
Sayfa 111 - KronikKitabı okudu
1911 ile 1923 arasında geçen on iki yılda Mustafa Kemal, adı bilinmeyen bir kolağasından, zaferler kazanmış bir mareşal ve yeni Türk ulus devletinin tüm dünyaca kabul edilen lideri olma yolunda yürüyecekti.
Sayfa 129Kitabı okudu
Reklam
"Atatürk döneminde Almanya'da Hitler, İtalya'da Mussolini, İspanya'da Franco, Rusya'da Stalin vardı. Hitler asker değildi, Mussolini askerlikten kaçmak için ülkesini terk etmiş, uzun süre Lozan'da bulunduktan sonra er olarak askerlik yapmıştı. Stalin ise başçavuştu. O dönemde büyü zaferler kazanmış tek gerçek asker Mustafa Kemal'di. Asker olmayan diktatörlerin hepsi askerin üniforma kullanırken, Mustafa Kemal "mareşal" üniformasını çıkarıp parlamenter sisteme hayat kazandırdı. Bu Atatürk ile döneminin liderleri arasındaki en büyük farkı gösterir. Atatürk cepheden gelip sivil bir rejimi, bir demokrasiyi kuruyor. Savaşmaktan çok diplomasiye önem veriyor. Bu onun ne müthiş bir devlet adamı olduğunu gösteriyor. "
Mareşal rütbesi ve gazilik unvanı kendisine aynı anda verilmiştir.
Sayfa 15 - Kronik
863 öğeden 551 ile 560 arasındakiler gösteriliyor.