En kolay okuduğum ve en çok sevdiğim #burhansönmez kitabı oldu diyebilirim. Polisiye aşk gerilim ve hesaplaşma… akıcı bir anlatım. Kitap elime bugün geçmesine rağmen hemen okuma ve sonuna gelme isteği ve merakı…
Ölü yazarları rahat bırakın, dirisine duymadığınız saygıyı ölüsünden esirgemeyin ve onların istekleri ne ise saygı duyun Böyle deyip arkasından #marguez ‘in yayımlanmasın dediği kitabı okuma paradoksuna düşmek…
Neyse en azından vasiyeti bize değil :) ben okuyayım.
Kitabı yaklaşık 3 saat içinde okuyup bitirdim. 123 sayfalık bir kitap. Kelimeler sade, üslup akıcı, kurgu anlaşılır ve ilgiyi canlı tutacak seviyede.
Kitaba başladığımda aklıma iki tane kitap geldi. İlki Marguez'in büyük eseri, Kırmızı Pazartesi, diğeri de Mahir Ünsal Eriş 'in kitabı Sarıyaz. Kitabın bu iki kitapla ortak olan kısmı
Okuması çok zor bir kitap aslında. Özel isimler o kadar fazla ki; şehir ismi mi, şahıs mı, kabilenin ismi mi anlayana kadar epey zorlandım. İsimlerin farklı okunuşlarını anlamak yeteri kadar zor değilmiş gibi, zaman sıçramalı anlatım esnasında aynı kişinin sıfat ve özel isim şeklinde birlikte kullanıldığını farketmek 400. Sayfada filan nasip oluyor okuyucuya;) zaman sıçramalı anlatım gördüm de bu kadarıyla ilk kez karşılaşıyorum. Aynı paragrafta bir satır bir zamanken, diğer satır başka bir zaman olabiliyor; hatta karşılıklı diyaloglar bile farklı zamanlardaki farklı kişileri anlatabiliyor kitapta. Bunların hepsi yazar tarafından okuyucuya hazırlanan bir yapboz gibi adeta. Kitabın yarısına kadar yarım bıraksam mı diye düşündüm ama heyecanına kapılarak elimden bırakamadım. Yazarın diğer kitaplarını da çok merak ediyorum. Marguez gibi gerçeküstü izler taşımayan bu eseri beni büyüledi diyebilirim.
Bundan sonrası spoiler ve kendime not: yaban diye anılan kadın karakter ile rahibelerin yardımcısıyken kaçan bonifacianın aynı kişi olması, lutima ile çavuşun aynı kişi olması bu kitabın benim için sürprizi. Kitapta her ne kadar anselmonun genel ev olarak inşa ettiği ve sonra peder garcia tarafından yakıldığı iddia edilen yeşil ev ve orada anselmonun kör, dilsiz küçük kız ile yaşadığı aşk doruk noktası gibi gösterilse de bence esas etkileyici olan kadın karakterler ve batı dünyasının yerlileri kendi kalıplarına sokmak istemeleri. yerli kadınlara kendi zevklerini giderici yarı hayvan gözüyle bakmaları tüyler ürpertici. Kadına ve yerlilere bu kadar aşağılayıcı bakılması insanı ürkütüyor hakikaten.
Yeşil EvMario Vargas Llosa · Can Yayınları · 201249 okunma
Ömrünün son gününu yaşayan bir gazetecinin el değmemiş ve alışılmadık aşkının coşkusunu hiss etmeye hazır mısınız? Dünyanın en büyük yazarlarından biri olarak kabul edilen Kolombiya li yazar Gabriel Garcia Marguez " benim hüzünlü orospularım " adlı yapıtında sıradışı bir aşkı konu ediniyor.Aska başka bir perspektif çizen yazar hüzünu ve coskuyu etkileyici bir şekilde iç içe sunuyor. Marguez kısa ama çarpıcı olan bu yaptında en güçlü temsilerinden biri olduğu büyülü gerçeklilik akımını terk etmiyor.Genel olarak roman okuyucusuna hitap eden Benim hüzünlü orospularım bu kitap severlerin beğenisini kazana bilecek nitelikte .
Tarzını ve üslubunu çok sevdiğim yazar Gabo’dan bir şaheser daha. Hikayeyi hem okudum, hem dinledim. İkisinde de vay çok güzel, ne anlamlı çümle diye geçirdim yerler oldu içimden. Marguez genellikle büyülü gercekliği ve aynı zamanda bana göre gerçekciliği ile, antidiktatör, eşitlikçi yazar olduğu, romanlarınə da bu atmosferi anlatmaktadır. Yaprak Dökümü, Yüzyıllık Yalnızlık, Başkan Babamızın Sonbaharı hep bu motivleri çağrıştırıyor. Bir ülkenin uyanışı için, dünya insanı için, özgürlük ve eşitlik için yazacağı kadar yazmış. Zaten bundan fazlası yazılamazdı, yazılsaydı da bu tarz büyülü olmazdı. Hikaye kısa ve öz, hayatın belirli anında başlayan ve sizi okudukca içine çeken, yaşlı ve fakir çiftin yaşayışı ile bitmeyecek bir derdi, diktatörlüğü, halkın açlığını, sömürü, sansür ve bu gibi Allahin belası şeylerin sürüp gittiği ülkeden bahseder. Halkı uğruna herşeyini feda eden albay, ayrılmasi gereken emeklilik ve yıllardır süren bekleyiş…Hazin bir hikaye, yer yer yaşli çiftin insanın boğazını düyümleyen dialogları var. Bana en çok etki eden yaşlı kadının oğlunun vefatını hatırlayarak ‘biz de oğlumuzun yetimleriyiz’ ve yaşlı albayın ‘büyük şeyler icin bekleyen, küçük şeyler için de bekler’ cümleleri olmuştur.
İhsan Oktay Anar'ın son kitabının adı Tiamat, Akad diline ait bir kelimedir. Tiamat aynı zamanda antik Babil-Mezopotamya mitolojisinde tatlı su tanrısı Apsû ile çiftleşen ilk kaosun sorumlusu tuz denizinin ilkel tanrıçasıdır. Babil kaynakları Tiamat'ı bir deniz yılanı veya deniz ejderhası olarak resmetmişlerdir. Romanda İhsan Oktay Anar
Çocukken çok pahalı olduğu için herkes muz alamazdı, muz yediğimiz zaman hava atardık arkadaşlar ile birbirimize, markası Chiguita (Çikita) muzdu. Bilinen bir markaydı.hala da öyle. Nereden bilebilirdim ki bu çikita muzun kolumbiya da 1928 'de binlerce insanın ölümüne yol açan bir şirket olduğunu, demek ki bazılarının mutluluğu bazılarının acısı olabiliyor. Kolumbiyada Muz işcilerin yaptığı grevi o zaman ki adıyla United Fruid Company şimdiki adıyla Chiguita olan şirket hükümete baskı yaparak ordu birlikleri ile bastırarak binlerce insanı öldürüyor. Katliamdan yıllarca haber alınamıyor en Gabriel Garcia marguez bu konuda çabalıyor ve "anlatmak için yaşamak" adlı eserinde bu konuyu anlatıyor. marguez bu bölgede yaşayan bir ailede doğmuş ve binlerce kez dedesinden katliamı dinlemiş .gelelim büyük ev kitabına, kitabı yazan alvaro Cepeda Samudio da aynı marguez gibi bu bölgede yaşamış hatta evleri katliamın olduğu istasyonun karşısın daymış.
Kitap bölümlere ayrılmış askerler, kız baba köy vs ilk bölümlerinde katliamı anlatıyor sonra toprak sahibi ve ailesi anlatılıyor. kitabın boğucu ve sıkıcı bir yapısı var ilginç bir kısmı ise resmi bir evrak bırakmış bir bölümde genel olarak beni sarmadı desem yalan olmaz belki çeviri dendir.
Büyük EvÁlvaro Cepeda Samudio · İthaki Yayınları · 2023129 okunma