gabriel garcia marguez'in 1982 nobel ödülü almasına katkıda bulunan öyküsü.
hikaye gerçekçilik nasıl oluyor gösteriyor.hikaye sonunda iyi ya da kötü bitmez. olduğu gibi biter. bir final havası yok kitap da. marguez farkı.
toplumun geleneklerini adetlerini gösteren kitap.hep acıyor üzülüyor hem gülüyorsunuz.trajedi ve komedi var yani.
hikayesi para bekleyen bir emekli general. 15 yıldır bekliyor hala bekliyor.(gelmedi)
karekterlerin kendi içinde çelişmemesi kitap içinde gerçeklği gösteriyor.kitap kendi içinde çelişmemiş olması bizim gabriel marguezdeki gerçekliği ifade eder.
..........
açlığı, yalnızlığı, umutsuzluk içinde umudu anlatan bir marquez kitabı. asla gelmeyecek bir mektubu gelecek gibi beklemek, yaşama tutunma sebebidir albay için.
okunması gereken yazarın okunması gereken kitabı.
Bir cinayet işleneceğini bilseniz ne yapardınız? A) Polise ihbarda bulunurdunuz, B) Müstakbel maktule haber ederdiniz C) Hiçbir şey yapmazdınız. Gabriel Garcia Marquez romanını (Uzun öyküsünü mü demeliydim yoksa?) C şıkkını işaretleyenler üzerinden kurguluyor. Spoiler falan vermiyorum. Zaten kitabı okumaya başlar başlamaz anlıyorsunuz: Evet, Santiago Nasar öldürülüyor.
Marguez'in eserlerini neden seviyorum? Bir parça yaşadığım ülkenin kültüründen izler bulduğum için. Ara ara yaşadığım çevre, tanık olduğum olaylar karşıma çıkıveriyor. Namus cinayeti desem mutlaka size de tanıdık gelecektir. Namus kavramı hikayenin belki enstrümanlarından biri ancak kesinlikle merkezi değil. Merkezde insan var: önyargılı insan, çare bekleyen insan, korkan insan, yabancılaşan insan, dindar insan, saçmalayan insan, vurdumduymaz insan vs. Ve elbette bu insanların oluşturduğu toplum. Sözcük seçimlerinden betimlemelerine kadar, çok iyi bildiği o toplumu etiyle kemiğiyle anlatmış yazar bize.
Sıkılmıyorsunuz aksine ne olacağını bilseniz bile heyecanla okumaya devam ediyorsunuz. Belki siz de benim gibi ''bir şey olsun da cinayet olmasın'' beklentisine girersiniz, kim bilir?
Keyifli okumalar.
Kırmızı PazartesiGabriel Garcia Marquez · Can Yayınları · 202178,3bin okunma
Herkese merhaba, yine cok guzel bir kitabın, yorumuyla geldim.Büyülü gerçeklik akımının öncüsü Marguez'le Yüzyıllık Yanlizlik'la tanışmış ve ve ben gercekten büyüklenmiştim.
Bu kitap da yine cok guzel.Kapağa bakıp hem Salgın var hem de ask hadi okuyayım diye başlamayın cunku Kolera belli belirsiz yer alıyor (salgin kitabi ariyorsaniz Camus'un Veba'sini, Saramago'nun Körlük' ünü okuyabilirsiniz.) 19. Yy 'in sonlarını,yaşadığı toplumdaki çarpıklıkları ince bir alayla ele alan yazar olayların sonundan baslayip geçmişte yaşanan hikayeyi tekrar anlatmış..
Böylece bir adamın 50 yil 9 ay 11 gün boyunca hic bitmeyen aşkını sayfa sayfa okuyoruz..
Hem olağan hem de imkansız gibi görünen bir aşk ben severek okudum gönül rahatlığıyla oneriyorum.
Not: Kitabın film uyarlamasının da cok basarili olduğu yazılıyor karantina günlerinde kitabın bendeki etkisi geçmeden filmini de izleyeceğim.
Kitapla Kalin
Tarzını ve üslubunu çok sevdiğim yazar Gabo’dan bir şaheser daha. Hikayeyi hem okudum, hem dinledim. İkisinde de vay çok güzel, ne anlamlı çümle diye geçirdim yerler oldu içimden. Marguez genellikle büyülü gercekliği ve aynı zamanda bana göre gerçekciliği ile, antidiktatör, eşitlikçi yazar olduğu, romanlarınə da bu atmosferi anlatmaktadır. Yaprak Dökümü, Yüzyıllık Yalnızlık, Başkan Babamızın Sonbaharı hep bu motivleri çağrıştırıyor. Bir ülkenin uyanışı için, dünya insanı için, özgürlük ve eşitlik için yazacağı kadar yazmış. Zaten bundan fazlası yazılamazdı, yazılsaydı da bu tarz büyülü olmazdı. Hikaye kısa ve öz, hayatın belirli anında başlayan ve sizi okudukca içine çeken, yaşlı ve fakir çiftin yaşayışı ile bitmeyecek bir derdi, diktatörlüğü, halkın açlığını, sömürü, sansür ve bu gibi Allahin belası şeylerin sürüp gittiği ülkeden bahseder. Halkı uğruna herşeyini feda eden albay, ayrılmasi gereken emeklilik ve yıllardır süren bekleyiş…Hazin bir hikaye, yer yer yaşli çiftin insanın boğazını düyümleyen dialogları var. Bana en çok etki eden yaşlı kadının oğlunun vefatını hatırlayarak ‘biz de oğlumuzun yetimleriyiz’ ve yaşlı albayın ‘büyük şeyler icin bekleyen, küçük şeyler için de bekler’ cümleleri olmuştur.