Bugün sizler ile birlikte Türk Edebiyatının son zamanlarda sıklıkla duyulan, birçoğumuz tarafından okunan, bilinen yazarı Sabahattin Ali ve onun Kürk Mantolu Madonna eserini incelemek istiyorum.
Bugüne kadar eskiye dönük edebiyat eserleri okumuş olmama rağmen, Sabahattin Ali ve kalemi ile hiç tanışmadığımı söylemek ve hatta bu konuda da biraz ön
‘Kürk Mantolu Madonna; Maria Puder’, ‘Üst Kattaki Terörist’in Alt Kattaki Komşusu; Nurettin ‘, ‘Yüzüncü Ad’ın Dul Kadını; Marta’, ‘Baltası Kadar Masum Katil; Raskolnikov’, ‘İsimle Ateş Arasında; Nihade’, ‘ 5 yaşında kocaman bir çocuk; Alper Kamu’, ‘Afili Filinta; Nuh Tufan’, ve dahası...
Ben kimseyi Ömer kadar sevmedim.
Öyle roman
ㅤ
Öncelikle itiraf etmeliyim ki, bu kitabın üzerimde bıraktığı etki çok büyük oldu...
Şimdi incelemeye geçelim:
Kitapta dokunaklı bir aşk hikâyesi anlatılmaktadır.
Kürk Mantolu Madonna, daha çok bir aşk hikâyesi olarak görünse de, aslında daha ziyade bir insanın yalnızlaşma sürecine ve giderek topluma yabancılaşmasına şahit oluyoruz.
Romanın
Kürk Mantolu Madonna kitabında
Raif efendiye "Ben böyleyim işte...
Garip bir kadınım, benimle ahbaplık etmek isterseniz, birçok şeye tahammüle mecbur kalacaksınız" demişti..
Düşünüyorum da, gülün dikeni olmasaydı, bu kadar erişilmez, bu kadar özel olmasaydı, bu kadar çok sever miydik onu?
Sadece sıradan bir aşk romanı olarak ele alınmaması gereken bu önemli eser; akıcılığı, anlaşılırlığı, olay örgüsü ve özellikle de derin kişilik tahlilleriyle oldukça etkileyici bir kitap
Romanın iki önemli karakteri var: Maria Puder ve Raif efendi. Maria Puder'i bu kara kaplı defter açılıp sırlar ortaya dökülmeye başladıkça tanıyacaksınız. Yaşadığından şüphe edilecek kadar silik biri olan Raif efendi'nin iç dünyasında ne büyük fırtınalar koptuğunu, bunları kimseyle paylaşamayarak tek çare kara kaplı defterine aktardığını göreceksiniz ve bir tablo ile başlayan büyük bir aşkın, saf tertemiz duyguların anlatıldığı belki de şimdiye kadar böylesini okumadığınız çok büyük bir aşk romanıyla karşılaşacaksınız.Kim bilir belki de sonu boğazınıza bir yumru gibi takılacak ve bu kitabı aradan 10 sene geçse bile unutamayacaksınız...
Raif Efendi...
Maria Puder...
Sizinle ikinci kez buluşmak ve aşkınızı ikinci kez okumak, nasıl desem, boğazımda koca bir düğüm.
İkinci okuyuşum olmasına rağmen kitabın tesiri aynı. Eminim yirmi ikinci okuyuşum olsaydı da aynı olacaktı.
Demek beni anlamaya çalışacaksın..?
Fena fikir değil...
Ancak bana öyle geliyor ki, ne boş emek...
Ve ekliyor:
Şimdi ben gidiyorum.
Fakat ne zaman çağırırsan gelirim.
Nereye çağırırsan gelirim!