..Ancak feministler, liberalizmin özgürlük anlayışı ile marksist ilkeleri birbiri ile harmanlayarak toplumsal cinsiyet teorilerinin motor gücü ve taşıyıcısı olmuştur. Daha sonra buna LGBTiQ+ bireyler de katılmış, içtimai ve siyasi bir güç olarak örgütlenmeye, propaganda sahası oluşturmaya, eser ve eylemler üreterek dünya görüşlerini kalıcılaştırmaya çalışmışlardır. Bir ideolojinin hedeflediği tarihi değiştirme, dili ve anlayışı yenileme, yeni bir politika ve yönetim biçimi belirleme, aile, evlilik ve eğitim gibi toplumu ayakta tutan unsurları yeniden biçimlendirme, iktidar-cinsiyet ilişkisini merkeze alarak insanların yaşam tarzım düzenleme gibi temel işlevleri gaye edinmişlerdir.
Cinsel yönelimlerin ve cinsel arzuların doyurulmasının ana tema olduğu bu ideoloji, Cinsiyet İdeolojisi olarak da adlandırılmaktadır. Gayesi toplumu cinsiyet temelli dönüşüme tabi tutmak olan toplumsal cinsiyet ideolojisi, bunun için Marks'ın sınıf çatışması tezinden ilham alarak kadını işçi sınıfı, erkeği ise sermaye yani kapitalist sınıf olarak kategorileştirir. Ataerkil sistemi de mücadele edilmesi ve yıkılması gereken kapitalizm olarak belirler, Evlilik, aile, ev işleri, cinsellik, anne ve babalık, çocuk bakımı, kadın istihdamı gibi meselelerin yeniden düzenlenmesi ve kısmen de ortadan kaldırılması gereken şeyler olarak görür. Yani ”katı olan her şeyi buharlaştırmaya”, bilinen ve sahip olunan ne varsa imha etmeye, insanı sürekli değiştirme ve dönüştürmeye çalışır. İnsana kendini saklayabileceği bir mahremiyet alam ve sığınabileceği bir mağara bırakmaz her şeyi parçalar, söküme uğratır ve dönüştürür.