_İnsanIar, kuşIar gibi uçmayı, baIıkIar gibi yüzmeyi öğrenmişIer ama insan gibi yaşamayı öğrenememişIer. _Görmek isteyenler için ışık, istemeyenler için karanlık vardır. _Hiçbir şeyi kendisi kadar sevmeyen insan, sevdiği varlıkla, kendi kendisiyle baş başa kalmaktan çok hiçbir şeyden korkmaz. Her şeyi kendi için arar ama en çok kendinden kaçar.
Kitabın yapısı Kitap beş temel bölümden oluşuyor. Her bölüm Impara torluk'u, Imparatorluk'un köşelerde ve çatlaklarda nasıl ço zülüyor oldugunu göstererek, farklı bir pencereden ele ali- yor. Birinci Bölüm Imparatorluk'un işleyişinin giderek da ha yogun bir şekilde, tabi kılmaya ve güçsüzlügü biriktirme ye yönelik politikalara
Sayfa 52
Reklam
Marx, komünizmin "birinci" ve "ikinci" evreleri dediği şey arasında ayırım yapar. Birinci evrenin bir geçiş dönemi olduğunu, bu dönemde üretim mallarının toplumsallaştırıldığını ve ekonominin bir genel plana göre yönetildiğini, ancak ılımlı kıtlık ve ılımlı egoizm koşullarının hala sürdüğünü (yani bireyin yetersiz toplumsallaşması ya da "insanileşmesi") öne sürer. Bu evrede devlet -işlevleri eşgüdüm ve hakemlik olsa da- hala gerekli bir kurumdur.
O halde her ikisi de insani faaliyet, gelişim ve kendini gerçekleştirmeyle ilgilenmiş olsalar da, Marx ile Aristo arasındaki önemli bir farklılık, Aristo ' nun bir mükemmeliyetçi olması, Marx 'ın ise olmamasıdır. Aristo insani mükemmelliğin, yaratılıştan kaynaklanan ve azamileştirilmesi (ya da en azından gayretle izlenmesi) gereken değer olduğunu savunur. Demek ki, insan mükemmelliğinin gerçekleştirilmesi -birkaç birey tarafından olsa bile- önem bakımından ağır basar. Aristo için, en yüksek insani kapasitelerin mümkün olan en yüksek düzeye çıkarılması, bu siyasetin herhangi biri ya da herkes üzerinde yaratabileceği zararlı etkilere bakılmaksızın ilerletilmesi olmaktadır. Herşeyin üzerindeki ideal, üstünlük ya da mükemmelliktir ve diğer bütün kaygı lar bu amaca tabi olmaktadır. Marx 'ın tam insani gelişim ya da gerçekleşme ideali ancak onun daha yüksek insani entelektüel ve sanatsal faaliyetler ile bu faaliyetlerin ortaya çıkaracağı kültürel ürünlere verdiği büyük önemin ışığında anlaşılabilirse de kendisi, yukarıdaki anlamda bir mükemmeliyetçi değildir, çünkü insan mükemmelliğinin baskın bir normatif (ya da ahlaki) ideal olduğunu savunmaz. Pek çok kişinin pahasına birkaç kişinin mükemmelliğini geliştirme düşüncesini Marx kesinlikle lanetleyecektir.
"Bugünlerde . . . hakların eşitliği tanınıyor - (ama sadece) sözde tanınıyor, çünkü burjuvazi, feodalizme karşı mücadelesinde ve kapitalist üretimin gelişiminde, zümrenin bütün ayrıcalıklarını, yani kişisel ayrıcalıkları kaldırmak ve bütün bireylerin yasalar önünde eşitliğini, önce özel hukuk alanında, daha sonra dereceli olarak devlet hukuku alanında uygulamak zorunda kaldı. Ancak mutluluk dürtüsü önemsiz oranlarda ideal haklara yönelmiştir. Çok büyük oranda maddi araçları elde etmeye yönelmiştir; ve kapitalist üretim, eşit haklara sahip olanların büyük çoğunluğunun sadece geçinmek için gerekli olan neyse, onu garanti almaya (burada almasına denmeli bence; Ozan Erdoğan olarak kendi düzeltmem) özen gösterir. Bu nedenle kapitalist üretim, çoğunluğun eşit,"mutluluğu gözetme hakkı"na kölelik ve serflikten biraz daha fazla saygı - eğer saygıdan söz edilebilirse- gösterir."
Sayfa 324 - Alıntı esas olarak F. Engels'in Ludwig Feuerbach kitabındandır.
Resim