DEB'li yetişkinler soğuk ve kendini beğenmiş ya da bıktırıcı derecede geveze ve yontulmamış insanlar olarak görülebilirler. Pek çoğu sürekli şaka yapmaları, zorlamaları, hızlı konuşmaları ve gelişigüzel bir şekilde bir konudan diğerine atlamaları ve konuştukları dilin kelime dağarcığını zorlamadan bir ko nuyu anlatamamalarından
Kurtuluş Projesi kitabını okudum. Weir’in Marslı ve Artemis gibi eserlerine bayılan biri olarak, yeni kitabını da heyecanla bekliyordum. Ancak bu sefer beklentilerim biraz karışık duygularla karşılandı.
Öncelikle, Andy Weir her zamanki gibi bilimsel gerçeklikleri ustalıkla harmanlamış. Kitapta sunulan bilimsel öğeler o kadar sağlam ve detaylı ki, bazen roman okuduğumu unutup bir bilimsel makalede kaybolmuş gibi hissettim. Weir’in araştırma konusundaki titizliğini ve okuyucusuna bilimsel doğruluk sunma tutkusunu bir kez daha takdir ettim. Bilimsel kurguyu böylesine gerçekçi ve anlaşılır hale getiren çok az yazar var. Bu yönü kitabın en sevdiğim kısmıydı.
Ancak, Kurtuluş Projesi bana biraz uzun geldi. Weir’in sürükleyici anlatım tarzını seven biri olmama rağmen, hikayenin bazı bölümleri yer yer fazla uzatılmış gibi hissettirdi. Özellikle olay örgüsünün duraksadığı ve tekrar eden kısımlar okuma hızımı yavaşlattı. Konunun derinliği ve bazı olayların tekrar etmesi, akışı zaman zaman zorladı diyebilirim.
Yine de karakterlerin güçlü tasviri, özellikle ana karakterin içsel çatışmaları ve zekası, kitabı ayakta tutmayı başardı. Bilimsel yönü ağır basan kitaplardan hoşlanıyorsanız ve sabırlı bir okur olduğunuzu düşünüyorsanız, Kurtuluş Projesi sizin için harika bir seçim olabilir.
Aslında Andy Weir’in bilimsel kurgudaki ustalığını bir kez daha görmek güzeldi. Hikayenin temposu zaman zaman beni zorlamış olsa da bilimsel doğruluk ve hayal gücü birleşimi, kitabı okumaya değer kıldı. Weir hayranları için bu kitap kesinlikle kaçırılmaması gereken bir eser.
Bu kitaba ve yazara Erhan Kolbaşı’nın kitabında denk gelmiştim. Bir çok örnek kitaptan bahsetmişti. Tabi basımları olmadığı için bulmak kolay olmuyor. Adamski’nin temaslarından çokça bahsediyordu Erhan Kolbaşı. Merakla başladım doğrusu kitaba. Çok da akıcı bir yazımı olduğu için de bir çırpıda bitiverdi. Daha önce yaşadığı ilk teması bir kitap